Us Yorgunu
Şehrimden çok uzak bir şehirde, bir çocuk uyuyor. Teni koyu ve tuzlu … Nefesi anason kokulu...
Üzerimdeki bol makyajlı çöplükleri fark ettiğim sancılı günlerimde tanıdım onu. O kaldırımda bırakılırken elim, düşürdüğüm kalbim kaldırımdan gidenlerin frengili ayaklarıyla bolca ayaklanmıştı. Onu orada bırakıp gitmek istemiştim hani. Tiksintim kendime dahi sıçramıştı bir pire gibi. İçimden üçe kadar say ve terk et demiştim. Ama olmadı, yine de gidilmiyor çünkü bitmeler bir inme gibi, öylece kalıyorsun. Oysa fıkırdıyordu ayak sesleri gidenlerin. Gözlerimin içine baka baka kurşuna dizilmişti inancım ve umudum.
Göz göze geldik işte o an. Eğilip yerden aldı incinmiş ezik kırmızıyı, çürük moru.
“Bu bende kalabilir mi?” dedi.
“Görmüyor musun kırmızı ışık yanmış o kalp için” dedim. Avuçlarına aldı, bir sıcaklık dolandı boynuma.
Dürüst bir koleksiyoncuydu en azından.
İşte dağınıklığımı avuçlayıp ateşi gökyüzüne tekrar bırakan.
Kendimi yerleştiremezken hayatın ıssız bir köşesine, kendime yerleşmiş o sarkıt sızıların üzerine değen inceden bir huzme gibiydi...
Karıncaları öldürdüğü için üzülen kaç büyümüş insan vardır?
-Az
Onun avuçlarımı yakan dizeleri var, bilmiyor. Acılar her zaman tekme tokat gelmez, bazı acılar gülümseyerek gelir ve imkânsızlık hep acıtır. Onun da vardı içindeki kurumuş denizlerin büyüttüğü taşlı kıyılar. Çırılçıplak ölü balıklar. Duvarlara baktığında gördüğü eskimeyen suretler. Onunda solgun fotoğrafları vardı.
En çok, dünyaya, bir çocuğun aynaya bakar gibi bakmasından hoşlandım. Ve çiçekleri bu kadar çok sevmesinden... Bir kediyi okşayan bakışlarını. Derin egoları uzak bir kentte bırakmıştı, berraktı, elini uzattığında içindeki parlak taşlara dokunulabilecek gibi.
“Tüm vazgeçişler cinayettir” dedim.
“Sadece geceyi imzalarlar” dedi.
“Yaşamadıklarına niçin zaman tanımaz insan, neden bu kadar acelecidir?” dedim.
Gülümsedi, “ Hep gitmenin mevsimindedir şiirler ” dedi.
Sinem Ilgın Omay (Nun)
YORUMLAR
önemli olanın duyguyu yaşamış olmak değil az ve öz sözle aktarabilmek olduğunu
öncelerde duymuştum.
bugün gördüm, eyvallah..
sevgilerimle,
O qué
Teşekkürlerr..
Yine resme yorum yapmıştırsınız diye ödüm kopmadı değil hani :)))
Sevgimle daima.
Sevgili Sinem,
Hayat denilen girdap, kimi kez koca bir denizin derin tabanında , kimi kez de, en huzur bulacağını sandığın sıcak düşler ormanında, yakalar seni.
Sen ,kuru bir yapraksın dır.Kaçmak yoktur bu oyunun kurallarında. Savrulduğun köşeleri, sen seçemezsin .Senin değildir , rüzğarın ,yağmurun önündeki , çarptığı her yerdeki ,toprağı ,taşı eliyle okşayarak gide gelen mecnun yaprak.
İyi ki bu harfler, yazılar var. Yoksa nasıl anlatılır, nasıl paylaşılırdı hüzünler.
Eline sağlık .Teşekkürler.
O qué
İyi ki güzel yorumlarınız var.
Teşekkürler, daimi sevgi ve saygılarımla
Sevgili Kızım, Bu iç sıkıntının yansıması, Emin ol geçer hepsi geçer. Yeterki sen ezik kırmızıyı ve çürük moru tutma avuçlarında emi?. ..:))
""Üzerimdeki bol makyajlı çöplükleri fark ettiğim sancılı günlerimde tanıdım onu. O kaldırımda bırakılırken elim, düşürdüğüm kalbim kaldırımdan gidenlerin frengili ayaklarıyla bolca ayaklanmıştı. Onu orada bırakıp gitmek istemiştim hani. Tiksintim kendime dahi sıçramıştı bir pire gibi. İçimden üçe kadar say ve terk et demiştim. Ama olmadı, yine de gidilmiyor çünkü bitmeler bir inme gibi, öylece kalıyorsun. Oysa fıkırdıyordu ayak sesleri gidenlerin. Gözlerimin içine baka baka kurşuna dizilmişti inancım ve umudum""".
KURŞUNA DİZİLSEDE UMUDUN, KORKMA SEN, ÖLMÜŞ UMUTLARDAN UMUT DOĞAR GÜLÜM..
SEVGİMLE DİMA ILGIN'IM
O qué
daima sevgi ve saygılarımla!
Peki sen hiç erimek istemeyn kardan adam gördün mü?
-Iıı ııııh...
Sinemcim harikaydın, sevgimle her daim...
Öpüyorrreeeee.... :)
O qué
Canım çok teşekkür ederim sıcacık yorumun için.
Her daim sevgimle, öpüldün koskocaman.
“Tüm vazgeçişler cinayettir” dedim.
“Sadece geceyi imzalarlar” dedi.
“Yaşamadıklarına niçin zaman tanımaz insan, neden bu kadar acelecidir?” dedim.
Gülümsedi, “ Hep gitmenin mevsimindedir şiirler ” dedi.
.
Bazen yorumlar yazının içinden geçer.Nasıl güzeldi bu son bölüm.
Sevgiler canıma
Acılar en çok da aynaya bakan vazgeçiş mırıldanmalarında derinliğini korur ve izini çizer yüreğin yaralı duvarlarına...
Yaşam belki de aynaya bakan çocukların yüzü suyu hürmetine koruyor tüm düşleri kimbilir!...
Yazıyorsun nûn ...
Yazıyorun...
Sevgimle...
O qué
Çünkü düşler olmadan uykular ölümcül.
Çok teşekkür ederim kıymetli şairem, daimi sevgilerimle!
O qué
Özel olan güzel yorumun,
sevgimle daima.
Bazen hayatta insan kendinden yorgun düşer. Çocukluk düşleriyle, kötü anılarıyla, acılarıyla savaşmaktan... Bazen akvaryumunda balığın ölür, bazen balkonda en sevdiğin çiçeğin... Ama insan iyileşir mutlaka. Çünkü bütün bu kötü olaylar olurken, bir yerde güzel bir şey büyüyordur, senin şehrine paralel, ama sana asla dokunamayan...
Fakat bir gün o dokunma anı da gelir. Ve yavaş yavaş yaralarını sarmaya başlarsın. Belki bir yol kenarında, darmadağın gözyaşlarınla bitik bir şekilde otururken, rüzgarla birlikte ayağına değen ottur o. Belki tüm perdelerini kapatmışken, o incecik aradan yüzüne sızan gün ışığı.. Belki rapunzel gibi saçlarıyla, bozkırdan, denizsiz bir şehirden senin sesini karşılayan bahar renkli, martı gibi bir kadın...
O zaman işte, bir an olsun rahat nefes almaya başlarsın. Ölen çiçeğinin yerine balkonuna yepyeni güzel kokulu çiçekler koyarsın, akvaryumunun suyunu değiştirirsin. Çay demlersin yeniden. Elinde.. Sıcacık.. Balkonunda onun şehrine kaldırırsın bardağını, bir yudum da onun için içersin.
Kalemin ve sen çok değerlisin. Ellerine sağlık Sinem.
Karıncaları öldürdüğü için üzülen kaç büyümüş insan vardır?
:(((( elimi ısıracak diye korkup öldürmüştüm pişmanım diyemedim tabi.
“Tüm vazgeçişler cinayettir'' , çok ayrı bir yere götürdü çok doğru bir tespit ,teşekkürler o yüzden
çok güzel nun ca bir yazıydı yine, sevgimle.
O qué
dürüstçe, teşekkür ederim onun için...
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuza,
daimi sevgimle...