KARINCA ve DEV
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KARINCA İLE DEV
Dün yine dağa gittim. Çok özlemiştim. Öyle hasrettim ki, Kaçkarlar yine beni çağırıyordu. Yola koyuldum sabah erken. Tek başıma yürüyordum yükseklere doğru. Birden karşıma bir dev çıktı. İrkildim birden, kocamandı karşımda duruyordu, bana seslendi;
- Hey! sen, ne arıyorsun burada?
Ben ürkmüştüm, sesizce;
- Ben dağa geldim.
Dev biraz düşündü ve sordu;
- Ne yapacaksın dağda?
- Ben dağı severim, dağ da beni sever. Biz tanışırız da dağla, ben çiçek toplayacaktım, çiçekleri çok severim de. Bir de ben, su içmeye geldim. Çok susadım, içim yanıyor.
Dev güldü,
- Ben seni çok sevdim. Senin adın ne? Nerden gelir nereye gidersin?
Sonra ben başladım anlatmaya;
- Benim adım Erdem, ben dağları severim. Dağcıyım, aslında ben bir karıncayım. Küçüçük bir dünyam var. Dünyamı sırtlandım geziyorum. Avcıları hiç sevmiyorum. Ceylanları öldürüyorlar, onların öldürülmelerine tahammül edemiyorum. Gözleri çok güzel, kömür gibi. Vuruldum ben o ceylanların gözlerine. Ceylanlarla karşılaştım geçen gün, onlar bana baktı ben onlara baktım, öylece bakıştık. Sonra bir el silah sesi duymuştum. Koştum gittım hemen sesin geldiği yere. Baktım bir ceylan yerde, ağacın dibinde. Etrafta cıvıl cıvıl kuşlar uçuyordu. Çiçekler açmış mis gibi kokuyordu. Az sonra soluk soluğa avcı geldi. Ben ceylanın yarasına bakıyordum ki. Avcı bana;
- Hey sen!.. Kimsin? Onu ben vurdum, Ver onu bana.
Durdum önüne;
- Hayır vermem, ben onun yarasını iyileştireceğim. Dedim, kızgın bir şekilde. Sonrada;
- Ona nasıl kıydın? senin hiç vicdanın yok mu? Sen, hey avcı... Sen, ne kötü bir insansın.
Sonra avcı silahını bana doğrulttu ve;
- Ver onu, yoksa seni vururum.
Ben karşısına dikildim;
- Bak avcı kardeş, sen aslında kötü bir insan değilsin, bırak onu git, yoksa beni öldürmen gerek, onu vermem sana, istersen vur beni ama bu ceylanı bırak.
İşte o zaman avcı insafa geldi. Ben işime bakıyordum, ceylanın yarası bir sıyrıktı, ama derindi. Kan akıyordu, çıkardım gömleğimi, yırttım, sardım yarasını. Ceylanın başını okşadım, sevdim onu. Ö da bana bakıyordu, gözleri öyle güzeldi ki, baktım yaşlar akıyordu. O benim vurulduğum güzel kara gözlerinden. Başladım bende ağlamaya, dayanamadım. Sonra bir ara başımı kaldırıp avcıya baktım. Avcı da ağlıyordu. Kalktım ayağa, avcı sonra bana sarıldı. ve dedi;
-Sen kimsin? sen nasıl güzel bir insansın, ben seni çok sevdim. Gel otur yanıma.
Birlikte oturduk ve ben ona anlatmaya başladım;
- Ben aslında bir karıncayım, ismim E r d e m, dağlarda gezerim. Pınarlarından su içerim, çiçekler toplarım, gezer dolanırım. Bir de, gece Ay ’ı seyrederim, beklerim o hep bana yansın gökte, baksın. O, galaksinin en güzel kızı. O, dünya´ya yanıyor, ben ona yanıyorum. O, benim sevgilim. Ona aşkımı anlattım. Anlattım ama duymadı. Sonra birgün dağa söyledim . Dağ da meleklere söylemiş. Ay da bana aşıkmış meğer. Melekler geldiler bana anlattılar. Ay ’ın beni nasil sevdiğini. O, uzaklarda, ben uzaklarda bakışır dururuz.
Platonik bir aşk bu bizimkisi aslında. Ben onu her haliyle severim. O, şekilden şekile girer, ama en güzel olduğu gece ayın on dördündedir. Yusyuvarlak çıkar geceyi aydınlatır. Yükseklere çıkarım, ona daha yakın olmak isterim . Her sene Ağustos ayında o yaz gecelerinde dağın en yükseklerine çıkıp ona şarkılar söylerim, aşkımı anlatırım şarkılarda. Pırıl pırıl gece yarısına doğru dağların aralarından çıkar, dorukların üzerinden ilk göründüğü an içimi nasıl sevinç kaplar. Adeta bana; " Ben geldim, bak sana geldim." der. Doya doya, hiç uyumam o geceleri ben, onu seyrederim. O bana yanar, ben ona yanarım. Birimiz gökte birimiz yerde yanar dururuz.
Sonra, vakit geç olmuştu, sohbete doyum olmaz da avcının gitmesi gerekiyordu. Avcı bana avcılığı bırakacağını söyledi. Bana teşekkür ederek elimi sıktı. Ben de buna çok sevindiğimi söyledim. Onunla sarılarak vedalaştık. Avcı son kez ceylana baktı. Ceylan ağlamıyordu artık. O da ona baktı, ve avcı "hadi hoşca kalın" dedi, uzaklaştı. Tam tepeden kaybolmadan son kez bağırdı;
- Erdem, küçük karınca, ben seni çok sevdim, seni hiç unutmuyacağım.
Öyle gözden kayboldu. Sonra hava karardı, gece bastırdı. Ben uyku tulumumun içine girdim ceylanın yanında uyuya kalmışım. Birden bir sesle irkildim. ceylan ayağa kalkmış, geziniyordu. Bana baktı, anladım gidecekti;
- Beni annem bekler, beni arıyordur. Ben anneme gidiyorum. Erdem amca, çok sağ ol. Sen benim hayatımı kurtardın. Seni hiç unutmuyacağım.
Yavaş yavaş gidiyordu, geri bakıp bakıp sanki bana bir şeyler anlatıyordu. O da son kez, tam o tepeden bana baktı, baktı. Sonra ceylan öyle bir koşmaya başladı ki ayağı biraz sekiyor olsa da ormanın derinliklerinde kaybolup gitti. Gözlerine vurulduğum ceylanım, gitti.
Gitti, ben ağlıyordum.
Ben anlatırken farketmemişim, baktım, dev de ağlıyordu. Dev bana;
-Erdem, küçük karınca; Bu dağlar senin. Git, gez.
Son kez o koca eliyle başımı okşadı.
Baktım tepeden kaybolmadan, dev bana el sallıyordu, ben de ona el salladım. Bağırdı bana son;
- Karınca, beni sakın unutma.
Karınca cesur ve korkusuz yürüdü dağlara.
Ben küçüçük bir karıncaydım. O, kocaman bir devdi.
ERDEM, durdu dağın karşısında.
Dağ ona, o dağa baktı.
Ve sordular;
"O R D A İ N S A N V A R M I ?"
" Bir gün inandığınız bütün değerler tersyüz olabilir ve doğanın derin sırlarını aramaya karar verebilirsiniz. O gün bir karınca kadar cesur olmalısınız.(*)"
(*) Atlas dergisinden bir alıntı . Güven Eken
......
Fikret Şimşek
YORUMLAR
_ZERRE_
Nasil algiliyorum bilseniz o zaman .
Hani benim nasil yüregim var bu yazdiklarimda .
ve tozlanmis üzeri yazilarimin , bir can geliyor onlari üfürüyor ve okuyor sessizce .
Cok gönlüm oldu .
Karinca kücücüktü . yürüdü daglara ...
Sevgimle.
Ferda,ca
Abi sonra yine okuyacağım dağ demişinya rahmetli dedem geldi aklıma.Her sabah kuşluktan sonra yayla yoluna ya da ormana gezmeye çıkardı.Ben çok narindim kendi yerken eliyle topladığı çilekleri yedirir balı ye der beklerdi sütü içirirdi.sonra kahvaltı şimdi derdi gezme zamanı maşallahı vardı yaşlıydı ama saatlerce yürürdü halime bakmaz dede bende yürüyeyim senle derdim.Kırmazdı az yürüyünce yoruldum derdim ellerimden tutar ha gayret derdi.Sonra çökerdim yolun ortasına kızım melek dedikçe ayaklarım acıyor dede derdim.Edemez eğilir sırtıma bin derdi.Ve o halde yola devam eder yolda meyve görse toplardı ççeşmeye denk gelince yedirmek için..Yedirirdi iyisin değil mi der yürü bakalım derdi çokgeçmez yorulurdum zavallı dedem alır köy yakınına dek getirirdi yaklaşınca karizmam gitmesin inyav yürü derdi..az yürür bekletirdim eve dönünce babaanneme dayanamıyorum meleğe o yola tek gidip gelsem enaz 2kez gider gelirdim der babaannem ne hazırladıysa ellerimi yıkatır hadi derdi.
Dedemin babaannemin yengelerimin nazlısıydım ağlamama dayanmaz evdekileri azarlardı bu garibi ağlatman karışmam derdi.dedem kendi çocuklarını bile sırtında gezdirmemiş babaannem öyle derdi.ama ona hanım şu zavallı melek yoruluyor sırtlıyorum temiz hava alsın diye o yol boyu gezdiriyorum derdi hepside rahmetli oldular Allah mekanlarını cennet eylesin......
yayla havası orman havası cidden harika.yazınız güzeldi sağolun.Allah a emanetolun selam ve dua ile.
Bu yazıyı avcılık yapan herkesin mutlaka okuması gerek!
Aklım bir türlü almıyor!Elinde tüfek ve de son teknolojiye göre geliştirilmiş.Avın ölümden başka
hiç şansı yok. Tetiği çeken el vurdum,öldürdüm diye halaylar çekiyor,nağralar atıyor,yetmiyor,
öldürdüğü av ile fotoğraf çektiriyor...
Kim ne derse desin avcılık -resmi veya sivil- tam bir cinayet!
Harika bir anlatım,duyarlı bir yürek!
Binlerce teşekkür ediyorum,selamlar saygılar.
Değerli arkadaşım, ne güzel anlatmışsın, kendi küçük olsa da yüreğinde büyüttüğü sevgiyle koca bir dağ olan ERDEM'i.
Ancak yüreği bu kadar büyük olan cesur ve korkusuz olur.
Çünkü kendi sevgi dolu olduğu için herkesin öyle olduğunu düşünür ve kimseden korkmaz.
Tebrikler arkadaşım, selamlar....
Ben küçüçük bir karıncaydım, o kocaman bir devdi.
Karınca; cesur ve korkusuz, yürüdü dağlara.
.....
ERDEM, durdu dağın karşısında .
Dağ ona o dağa baktı
ve sordular:
“O R A D A İ N S A N V A R M I ? “
Dağlara aşık olup da bu rüyayı görmeyen var mıdır acaba? O kadar gizemli ki dağlar, Peygamberlerin de dostu olmuştur, sırdaşı, Yüce Yaradanla buluşma noktasıdır dağlar sanki. Erdem vicdan ve merhametin temsili olmuş o yüce dağlarda. müthiş bir duygu yoğunluğunda yazılmış mükemmel bir yazıydı Zerre Dost'un sevgi dolu dağarcığından kopup bir çığ gibi bize gelen, yuvarlandıkça büyüyen, büyüdükçe hızını arttıran bir çığ gibiydi. Yazının, sona doğru insanlığı zirveye taşıyan, karıncanın devleştiği bir hâl aldığını hayretler içinde gördüm.
Gönülden kutluyorum abimi, iç dünyasını nasıl da yalın bir şekilde dışa yansıttığına güçlü kaleminden sızanları okuyunca bir kez daha şahit oldum. O güzel, yüce gönlünle çok yaşa inşallah değerli Zerre Dost, senin gibi insanlara ihtiyaç var bu dünyada, çünkü insanlık gerçekten değerlerden nasibini alamamakta.
Sevgi ve umut ışığın hiç sönmesin, yansın ebedi, o ışığın aydınlığında, esenlik içinde mutlu ve huzurlu yaşa sevdiklerinle....
Selamlar sevgiler uzaklardaki dost yüreğe*
Saygılarımla
* * *
dağ gülü
Selamlar saygılarımı yolluyorum sevgilerimle gurbete
* * *