- 471 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Utanıyorum Sizden
Hey! Size sesleniyorum zengin milletinin o lüks içinde yaşayan, koca göbekli hanımları-beyleri size bu haykırışım!
Siz hiç aç uyudunuz mu günlerce? Ben uyudum…
Siz hiç çöpten ekmek toplayıp da yiyen insanlar gördünüz mü? Ben gördüm…
Ne kadar da utanıyorum sizden biliyor musunuz? Lüks yaşantılarınızdan, pırıltılı kıyafetlerinizden, onlarca çeşit ayakkabılarınızdan, bir yemeği yerken çatal tutmanızdan bile utanıyorum.
Bir gece yarısı sabah olmak üzereydi. Belki saat gece üç ve ya dört suları... Bayrampaşa Sebze Hali’ndeyim. Arabaların biri boşalıp, biri doluyor. Onlarca kamyon yüzlerce kasa mal var. Yere dökülenleri görüyorum. Domates, biber, patlıcan, patates, soğan… Ve bir yaşlı teyze görüyorum ne işi olabilir ki o saatte orada? Biraz takip edeyim dedim de etmez olsaydım. Altmış yaşlarındaki bu teyze eline aldığı eski bez çantasına yere dökülenleri dolduruyordu. Gittim yanına ve sordum: “Teyzecim ne yapacaksın bunları?” Hay sormaz olsaydım. Ne mi dedi! “Yemek yapacağım oğlum!”
Ben sizden niye mi utanıyorum bir daha düşünün bakalım!
Bir gece yarısı yine bu sefer Rami Sebze Hali’nin civarındayım. Sıcak poğaça almışım fırıncı dayıdan, gececi kıraathanesinden de çay alıp kahvaltımı yapacağım. Yine Saatler dört ya da beş civarı sabahın körü yani. Bir çöp yığını var halin duvarının dibinde; bir abla var otuz yaşlarında ve olsa olsa beş yaşında da bir kız var. Yanlarına gittim şöyle bir baktım. Çöpün içinden bir şeyler seçiyorlardı. Çöp işte ne bulacaksın ki içinden. Yanına gittim ve “Abla siz ne arıyorsunuz?” Diye sordum. Bir cevap gelmedi abladan. Küçük kız elimdeki poğaçalara baktı bir de yüzüme… Sıcacıktı poğaçalar kokmuş olmalı, canı da çekti elbet. Hafif suratını büzerek baktı yüzüme. Bir elime baktım bir de onun masum güzelliğine uzattım elimdeki poğaçaları “ister misin?” dedim. Gülümsedi tatlı tatlı. Kadın bir poşet ekmek buldu bir kenara ayırdı. Atıldım hemen “Abla neden aldın ki çöpteki ekmeği köpekleriniz mi var onlara mı vereceksiniz?” Kadın sadece “Hayır!” Küçük kız” Abi biz onu yiyeceğiz, fakiriz biz” Hay sormaz olsaydım… O gün onlarla çöpün içinden hem kâğıt, naylon ayırdım hem de gizliden gizliden ağladım. Peki, şimdi siz ne yaptınız?
Ben sizden niye mi utanıyorum bir daha düşünün bakalım!
Yine bir gece yarısı yarasa gibi dolaşıyorum sokaklarda. Dolaşıyorum çünkü yüreğimde bir acı var dinmeyen ve biliyorum ölene kadar da dinmeyecek. Günlerden Perşembe, mahallemde bir semt pazarı kurulmuş akşam saatleri dokuz civarıdır herhalde. Pazarın içine doğru yürüdüm. Pazarcılar toparlamaya başlamışlar tezgâhları, kasalar toplanıyor, tezgâhlar kaldırılıyor, brandalar toparlanıyor her şey kamyonlara yükleniyor. Yaşlı bir amca, bir de kız çocuğu var yanında bir baktım ki yere dökülmüş patateslerden seçiyor amcam, küçük kız da ezilmiş üzümlerden sağlamlarını tane tane seçiyor? Ne yapacağını sormadım bu sefer. Alacağım cevabı biliyordum “Yemek yapıyoruz” olacaktı.
Ben sizden niye mi utanıyorum bir daha düşünün bakalım! Bizzat yaşadığım bu olaylardan ben çok ders çıkarttım. Ya siz? Ben sizden utanmayım da kimlerden utanayım! O zengin milletinin lüks içinde yaşayan koca göbekli hanımları-beyleri... Ben sizden utanmayım da kimden utanayım!
YORUMLAR
Yazıda bir genelleme var. Sanki bütün zengin insanlar, yardım nedir bilmez ve sadece göbeklerini büyütür. Yanlış ve demagojik bir yaklaşım. Öyle zengin insanlar var ki biz bakıp sadece üzülürken, onlar imkanlarını kullanarak büyük yardımlar ediyor. Burada haksızlık yapmamak lazım.
Tabi "zengin milletinin o lüks içinde yaşayan, koca göbekli hanımları-beyleri " ifadesinde, kendi için yaşayan kısımı ayırt etmiş de olabilirsiniz. O zaman yazı hakkını verir.
Diye düşündüm.