- 709 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
YOK ÖYLE OTURUP BİR ŞEYLER DÖKTÜRMEK
Bir nefeslik de olsa fazladan yaşamanız için olanca ömrümü vermek isteyeceğim.
Duran aklımın, kanayan yüreğimin, çoktan terk ettiği bedenimi serseri bir mayına feda etmeyi düşlediğim.
Karşınızda gözbebeklerime kadar kızardığım dev insanlar.
Nerelerdesiniz…
Bir çoğunuz bizleri terk etti.
Yokluğunuza ağıtlar yakan ruhumun her zerresi sizlere kavuşmanın hayaliyle dolup taşsa da. Karalar bağlayan günlerime hiç teselli olmuyor.
Ardınızda bıraktığınız yürek ve kalem dostlarınız da olmasa çıldırmak an meselesi.
Oktay AKBAL. Başıma taç yaptıklarımdan.
BİNLERCE ŞÜKÜR ki aramızda.
Yakın arkadaşı Fazıl Hüsnü DAĞLARCA’ yla olan anısı beni alıp nerelere götürdü yine.
***
Aksaray’daki Şair...
“Hangi mahallede imam yok, ben orda öleceğim” demişti.
Yine de imamlar geldi yetişti!
Sen istediğin kadar isteme, boştur, insanoğlu senin dilediğini değil, kendi bildiğini yapar!
“Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmıyayım / ki bütün azalarım hülyada”
Dağlarca’nın Aksaray’daki kitabevinde geçen uzun yıllar hep anılarımda... Şiirler, söyleşiler, tartışmalar. Camekândaki devrimci şiirler, geçerken bir an durup okuyanlar! Kızanlar da vardı; bir hukukçu, gelmiş “Bu şiirlerle yurttaşları kışkırtıyorsunuz” demişti. Şair “Ben zaten bunun için yazıyorum, bir direnç yaratmak için” diye yanıtlamıştı.
Bir kulüp gibiydi. Dağlarca yalnız kitap değil, kalem, kâğıt, defter de satardı. Şiir heveslileri gelir, yazdıkları manzumeleri okumak isterlerdi. Büyük şair Dağlarca hemen sözünü keser, “Sen, şiir yazmak istiyorsan önce bu dediklerimi dinle” derdi.
“Al şu defteri, sana bir vezin vereyim, ona göre otur bu defteri doldur... Bu defteri de hece vezniyle... Bu koca defteri de aruz vezniyle.”
***
“Niye bu kadar çok” derdi, “şair olma heveslisi!”
“Yok öyle oturup bir şeyler döktürmek... Sanat çaba ister, çalışma ister; sen şiir yazmak kolay mı sandın?..”
Kitapçı şair, kitap, defter, kalem satar; bir yandan da önündeki defterine bir şeyler yazar...
Boşuna mıdır Dağlarca’nın yüzlerce, binlerce dizesi! Zamanlar aşacak şiirler, şairinden çok daha uzun yaşayacak. Genç şairlere verdiği öğütler neydi?.. Şiir dünyasını bilmek, sonra da kendi şiirini yaratmak...
Aksaray’daki dükkânın yerinde şimdi ne var? Bir börekçi mi, bir kırtasiyeci mi?
Oysa oraya bir heykelini koymalıydılar şairin! “Hiçbir şey geri getiremez, benim sıcaklığımı” diyen kişi artık yok! Sonsuzluğa gitti, imamı olmayan bir mahallede değil! “Hangi mahallede imam yok, ben orda öleceğim” demiş olsa da...
Artık Aksaray’a inemiyorum. Yürümem doğaca yasaklandı. Oysa gidip görmek, kitap evini Dağlarca’nın! Hiç değilse bir düşte yaşar gibi...
Zaman seni yener hep! Diren direnebilirsen. Vazgeçersin, sarılırsın, şair dostlarının bıraktığı güzelliklerin evreninde yaşamaya...
1 Temmuz 2012 - Cumhuriyet
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
Çok güzel bir paylaşımdı ve ne kadar doğru, ne güzel söylemiş üstat, "yok öyle oturduğun yerden şâir olmak"
Vefâlı yüreğinizi kutlarım.
Selam ve sevgimle.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Emek gönül ve ömür verilerek yapılan ne ne kaldı ki insanlık adına.
Sevgi ve selamlar.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Sitede çok tanınan ve yazıları sıkça güne gelen üyelerin bazılarının; yazılarımın bir çoğuna kurdele takılmasına mutlak gözüyle baktıklarını söylemelerine karşılık benim: onlar bana papyon takmaz. Çünkü aynı dili konuşmadığımız için bana taktılar öncelikle" demiştim.
Ki bu şartlarda bu benim için bir ödül bir onurdur.
Börekçi mi yoksa kırtasiyeci mi var şimdi ki yerinde bende merak ettim...
Yazınız vefanın insan yüreğine değen sıcaklığının sesiydi...
Forumlarda vefat etmiş USTA ları anmak adına konular paylaşıyoruz bu yazınızı orada da paylaşmak istiyorum izninizle...
Vefa aydınlığa yürüyen her ışığı şiir ülkesine götürecek elçidir...
Bir yerde okumuştum Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın sanat anlayışını şu cümlesi özetler ;
"Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir."
TÜLİN ÖZTUNÇ
Paylaşmanız beni sevindirir.