- 746 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KRALLIĞIN KILICI-2
Yüksek dağların üstünde tapınağın avlusuna kondu beyaz kanatlı at. Yelesinde sakladığı mesajı vermek için başrahibe kişnemişti.Başrahip onun gelişini düşlerinde çoktan gördüğünden uykusuz o şafak vaktini beklemiştir.
Uzun gümüş dar tapınağın avluya açılan kapısını yaşlı elleriyle aralayarak açmıştır. Şafağın kızıl yüzü yanağına çalınırken büyücü ağır adımlarla yürür.Kanatlı atın getirdiği papirüse yazılı okurken yorgun gülümsemesiyle atı çenesinden sever.
Pelerinin altından çıkardığı kağıdı atın kanadındaki tüyün birine bağlar. Atın alnına kendin alnını dayar dudakları kımıldanır. Söyledikleri gizlidir. At son kez kişnemesiyle geniş kanatlarını tapınağın yüksek burçlarından salar.
Mağarasındaki kristallerin kraliçesine haber gönderilir. Rahip hızlı adımlarla tapınağa koşar. Tapınağın Savaşçıları olan rahipleri çağırır. Şövalye giysilerini giyinmelerini ister.Pelerinli yedi şövalye çelik kutsanmış zırhlarıyla diz çökmüş bir şekilde rahibin karşısındadır yeniden. Rahibin sözü üzerine ayağa kalkarlar.
Yedisi birden aynı anda sırt sırta verip kınındaki kılışlarını çıkarıp keskin uçlarını alınlarına dayarlar.Baş rahip sunağından aldığı kutsal kadehin içindekilerle onların etrafında ıslak bir daire çizer kendi savaşçılarına.
Şövalyeler öleceğini bilerek son kalan nefesleriyle başrahibin sunduğu kadehten üç yudum alıp çıkarlar yasaklanmış gölgeli ormanın derinliklerine. Siyah atlarının üstündeki kara pelerinler rüzgarında sallanırken atların toynakları ince derenin sularını etrafa saçmaktadır..
Mağarasındaki Kristallerin kraliçesine getirmiştir beyaz kanatlı at…
Karanlığın kraliçesi ölü şövalyelerin ruhlarını eski bir kitabı okuyarak çağırmaktadır.Cehennem fırınında eritilen karanlığın Kılıçlını öfkeli sefil savaşçılar döverken tüm karanlıklar ülkesi sallanır. Yer altında çalışan kör gözlü uzun kulaklılar kömür taşırdı ocaklarındaki kılıcı ısıtmaya.
Yarasa kanatlı elciler eğilip kraliçelerine bakmadan çöktüler taşlı yerlere.Bakmadan söylediler.Kılıcın kıvamını görmesini istediler. O an kraliçe hırçın sesiyle demir parmaklar ardındaki çocuklardan ikisini istedi.
Getirilen iki çocuk kesildi kafalarından kanları için kılıç soğutmaya. Dövülen kılıca dökülen kan ölüm saçtı buharıyla gölgelere.Saçıldı siyah kılıcın küçük parçacıkları dövüldü kinle. Karanlığın kraliçesin sol omzuna konduğunda yarasa.Kraliçe uzun diliyle yaladı kızgın kılıcı.
Mağaraya inen kanatlı at kristallerin kraliçesine verir mesajı. Okuduğunda gözlerinden düşer ilk kristal damlaları.Aydınlığın ülkesi için mağaradaki tüm kristalleri toplar ruhuyla…En uzun sarkığındaki buzul taşlaşmış kristali kendine kılıç olarak saklar. Çömelir kristallerle konuşur son kez.
Salar gitmek için sırtlar atın üzerine kendisinin zayıf kalacağını bilerekten. Son kalan tek kristalde ısınırken eliyle keskinletir.Aydınlıklar ülkesindeki savaşlar için. O an tapınağın başrahibinin sesi mağarada yankılanır.
Ve sarkık kristallerin kraliçesinin ellerine kılıç olarak düşer. Savaşın kaçınılmazlığında Aydınlığın krallığı için ölmek için son kez giyer başlığındaki tacı…Yedi kristal altın bir tacın üzerinde.Gururun korkuyu yendiği anda çıktı mağarasından ölmeyi göze alarak. Aydınlık için kristal yaşamak için aydınlık gerekliydi.
Karanlık sarmadan aydınlığın son parçasını. O da çıktı kutsal savaşlar için son kalan savaşlar için özgürlük adına….Ve girdi büyülü ormana. Kutsal çınarın gövdesindeki akan çığlığı duydu.O an o da bağırdı bekle geliyorum dedi. Koşarak bulutların üzerinden ulaştı çınarın gövdesine.Çınarın gövdesini sardı.Kanlarını elindeki sarkıklı kılıcını söndürmek için ıslattı….
...klavye yordu yine tam ısınmışken hemde....