- 569 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
sandalet ayakkabı
SANDALET AYAKKABI
Çocukluğumu gecekondunun iki odalı çatısından, kışları yağmur damlaları dolan, fırtınalı bir havada, rüzgârın kırık camdan içeri girmesiyle uykunun en tatlı anında birden uyanıp pencere’nin kırık camını onarma telaşıyla sabah’ı ediyordum. Her şeye rağmen okumaktan vazgeçmiyor, büyük uğraşla mahalledeki arkadaşlarla plastik kola Şişeleri’ni toplayıp onları satıp defter, kitap alıyordum. Arkadaşlarım kitap ve defterlerini rahatlıkla alırken, ben babamdan kitap ve defter parası isteyemiyordum. Çünkü benim giderlerimi karşılayacak durumumuz yoktu. Babam bu durumu her ne kadar belli etmek istemese bile ben bunu hissede biliyordum. Hem benim okul masraflarım hem de evin masrafları ağır geliyordu. Haftanın üç günü çalışıyorsa diğer günlerinde boş geziyordu. Okul açılmıştı herkes gibi bende okula gidiyordum. Havanın sıcaklığından okula sandalet ayakkabıyla gidiyordum. Diğer arkadaşlarım ise gıcır gıcır kundura ayakkabılarıyla okula geliyorlardı. Havalar yavaş yavaş soğumaya başlamıştı. Artık sandalet ayakkabıyla okula gidemeyecektim. Ağabey’ime kendisine olmayan eski bir ayakkabısı vardı. Annem ise onu giymem için bana vermişti. Çok sevinmiştim artık ayaklarım üşümeyecekti. Babamın yüzünde gülücükleri görünce çok mutlu oldum. Ağabeyim beni çağırarak ‘merak etme kardeşim en kısa zamanda sana en iyisini alacam’ dedi. Hayır, ağabey gerek yok ben bunlarla idare ederim kendini sıkıntıya sokma. Hava çok soğuktu dışarıda yağmur çok şiddetli yağıyordu. Ders zili çalmıştı, Sınıfa geç kalma zamanına kadar sürdü bütün sevincim. Öğretmenimizin bana söylediği sözle beni arkadaşlarımın yanında beni küçük düşürmüştü. Sandalet ayakkabıyla okula nasıl gelirsin. Başka ayakkabın yok mu? Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Paramız yok alamıyoruz diyemiyordum. Sınıf’tan çıkıp kendimi okula bahçesi’ne doğru attım. Müdür muavini haydar bey beni görüp yanıma geldi. Ders saatinde senin ne işin var dışarıda. Söylemekte güçlük çekiyordum. Birden müdür muavinin gözünden kaçmamıştı. Gözleriyle ayakkabıma bakıyordu durdu ve senin ayakkabın başka yok mu? Neden böyle bir ayakkabıyla okula geliyorsun havalar soğuk hasta olursun. Yoksa alacak durumunuz mu yok. Ses çıkarmıyor gözümden damlalar akmaya başlıyordu. Haydar bey elimden tutup arabasına doğru gittik arabasına bindirip bir ayakkabı mağazasına götürüp bana buradan beğendiğin ayakkabıyı seç. Utanıyordum ihtiyacım da vardı, Fakat gururumdan beğendiğim ayakkabıyı söylemiyordum. Haydar bey durumu anlayıp bak evladım bende bir zamanlar senin gibiydim evin en büyüğü bendim ailemize bakmak görevi bana kalmıştı. Hem çalışıyor hem de okula gidiyordum senin durumunu anlıyorum. Arkadaşlarının seninle alay etmektense bu ayakkabıyı almak en akıllısıdır. Bunu borç olarak almış ol sen bu borcu ödemen için derslerine iyi çalış okulunu bitir. Çok sevinmiştim artık okula giderken ayaklarım üşümeyecekti. Hep bir hayalim oluyordu. Yaşamak isterken delice. Bir gün bu evden çıkıp çatısı kışın akmayan kendi odamın olduğu pencereden aşağıya baktığımda şehir ayaklarımın altında olduğunu hissetmek hayalini kuruyordum ve bu dilediğimi gerçekleştirmek için çok çalışmak gerekiyordu. Hayattan yılmadın, yıkılmadan kimse’ye kulak asmadan yaşamaya çalışıp başarının zor bir yerde olmağını buldum. Şuan iyi bir öğretmen isem bunda haydar hocamın desteğiyle olmuştu. Fakat öğretmenimin bana söylediği ‘sandalet ayakkabı’sözü aklımdan çıkmıyordu. Her ayakkabı mağazasına gitsem aklıma geliyor eski günler gözümün önünde tekrardan canlanıyordu. Belkide o gün onların olması bir tesadüftü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.