- 1765 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMAK VE ÖLMEK...
Hayatı hep güzel yanlarıyla görmek isteriz ama gerçeklerden de kaçamayız...
Namık Kemal, Rodos’ta mutasarrıf iken, mezarlığın etrafına duvar örülmesi için yardımını ricaya gelenlere şu cevabı verir:
__ Ne lüzumu var? İçerdekiler dışarı çıkamaz; dışarıdakilerden içeri girmek isteyen olmaz!
Hep ölümü korkuyla seyretmişizdir hayatımızda ve düşünmek bile insanların içini ürpertir.
Kimine göre bitiş kimine göre başlayıştır ölüm... Dünyaya geldiğimiz andan itibaren bir yandan yaşamaya bir yandan da ölmeye başlarız farkında olmadan...
La Rochefaucauld “ güneşle ölüme dik bakılmaz” diye yorumlarken ölümden korkmuyorum diye efelik yapmanın âlemi de yok... Aşırı korkmanın da bir anlamı yok... Belki insanların eşitlendiği tek yer çünkü ölüm ne zengin ne fakir ayırtını yapmadan aynı iştahla yutar hepsini.
Mecazi bir benzetmedir ki iyi insanlar öldüklerinde yaşarlar ama kötüler kötülükleriyle birlikte gömülürler... Ne dersiniz? Ama şu gözlemimde vardır ki iyilik tabi ki unutulmaz ama kötülükler asla dersek, nedense insanlar ölen insanların arkasından manevi huzursuzlukları varsa daha çok konuşurlar. Ama iyiliğin anlatımı nedense daha kısa sürer. Büyüklerimizin korkutmasıyla da arkasından konuştuğumuz insan içinde nedense hem şikâyet eder sonrada üzülürüz. Arkasından konuşmayayım diye değil mi?
Yaşamı hırslara, arzulara boğmanın bir anlamı yok. Olabildiğince hayatı hiç kaybetmeyecek gibi insanca her an kaybedecek gibide korkmadan yaşamak belki en güzeli...
Hele mal, mülk için kendini harap eden insanlar yok mu? Asıl şaşırdığım konu bu ve dillerinden düşürmezler mi kim ne götürdü ki oraya biz götüreceğiz demezler mi?
Artık takdir sizin... Ölümden delilerle, çocuklar korkmazmış derler! Bence insan beynini kontrol edebildiği sürece ölümün doğallığını kabullenmek zorunda! İçinizden şunu düşünenler olabilir yazmak kolay gerçekle yüz yüze geldiğinizde aynı tepkiyi verebilecek misiniz diye? Bence ölümü korkunç hale getiren yine biz insanoğluyuz, Seneca der ki; ölümün çevresinde koparılan yaygara ölümün kendisinden daha çok korkutur. Seneca öyle güzel ifade etmiş ki asıl olay bunda, ölünün çevresindeki yakınlar olayı daha çok abartırlar. Evet, bende babamı kaybettim ve çocuk yaşımla şu andaki yaşımla da olsa aynı olgunlukla taşıyorum. Bence ölümün anlamı korku değil sevdiğim insanı bir daha görememenin verdiği özlemle inen acı...
İnsan canı tatlıdır dikkat edin özellikle yaşlılık sendromuna girenlerin içinde ölüm korkusu daha büyüktür. Yaşamı kimse kaybetmek isteği içinde değildir. Aman âmânda korkmanın bir getirisi yok... Yaşam anlayışı kişiye göre değiştiği için ölüm anlayışı da farklılıklar gösterir.
Uzun bir yaşamı kabir azabı gibi yaşamaktansa nefes almak için yaşanıyorsa buna yaşam diyemeyiz. Uzun süren yaşam yaşanmışsa en iyisi, kısa süren ölümse ölümlerin en güzeli olmalı diye düşünüyorum. Hatıraları zaman silerse ölümünden sona erdirmediği hiçbir acı yoktur.
Biz ayrılığı yarı ölüme benzetiriz bunun acısını ölüme eşleriz. Ve dikkat edin dilimize öyle yerleşmiştir ki ölüm, farkında olmadan her yerde kullanırız. Hatta güldüğümüz anlarda bile kullanırız ne garip değil mi? Gülmekten öldük, ya da komik olaylarda öldürdün beni, vb. gibi cümleler kurarız. Bir de şu örneğe bakalım “sen ölüyü güldürürsün” tezatlıklarla dolu...
Her şeyde olduğu gibi mantık ve kabulleniş diyorum. Ölüm korkulacak bir olgu değil aslında ölümden sonra korkulmalı! Hatta bir web sitesinde gördüm, ölüm gününüz kutlu olsun, birde bununla ilgili bir çalışma bile yapılmış, doğum tarihinizi girip yapılan program neticesinde öleceğiniz tarihi hatta günü ve saati söylüyor. İnsanoğlunun burnunu sokmadığı şey kalmadı zaten olmazsa şaşardım...
Kısaca ben ölümü şiirime de tatlı taşımayı yeğledim. Ne deliyim nede çocuk sadece olması gereken olur. Ölümün dini boyutuna girmek istemiyorum bu beni aşar düşüncesiyle yazamıyorum. Hayata hep pozitif bakmayı sevdiğim için ölümün sizdeki ürkütücü yönünü belki aza indirgeye bilir miyim diye düşündüm... Yaşam ve ölümle insan bir bütün. Ölüm korkusuyla geçirilen hayat hayat mı sizce? Son söz olarak “onurlu bir ölüm, onursuz bir yaşamdan iyidir.”Tacitus. Seçim yinede sizin! Şunu da unutmayın ölüm olmasaydı yaşam tüm güzelliğini yitirirdi... Sevgiyle katılın yaşama, ölüm korkusuyla değil...
Neslihan YAZICILAR
YORUMLAR
Şunu da unutmayın ölüm olmasaydı yaşam tüm güzelliğini yitirirdi... Sevgiyle katılın yaşama, ölüm korkusuyla değil...
Neslihan YAZICILAR
---------------------------
Evet yitirirdi hayat bu kadar kısa olmasına rağmen insanların maddi kazançlar peşinde hırsla koştuğuna göre,ya hayat çok daha uzun olsaydı insanoğlu birbirini çiğ çiğ yerdi herhalde?
Mutlu yaşamlar şaire ve dostlara...
Bazı şiirler vardır, şaire gıpta ettiren..
Bazı yazılar vardır, sorgulatan, usundan geçen....öylesi bir yazıydı ve okuyunca çok sorguladım...çok farklı ölüm temasında ironi dolu yazım vardı..onu amınsattı yazı ve geç değil gecikerek ama yine de okudum güçlü kalemden...
Yazarı da çok kutladım...
Sevgiyle..
...
Uzun bir yaşamı kabir azabı gibi yaşamaktansa nefes almak için yaşanıyorsa buna yaşam diyemeyiz. Uzun süren yaşam yaşanmışsa en iyisi, kısa süren ölümse ölümlerin en güzeli olmalı diye düşünüyorum. Hatıraları zaman silerse ölümünden sona erdirmediği hiçbir acı yoktur.
...
bu değerli paylaşımınız için teşekkürler. Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.