- 1001 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HARD DİSK
Dışarıda hava çok güzel olmasına rağmen James evinden çıkmıyordu. Oysa ki parklar daha sabahın köründen dolmuş. Civardaki komşuları bahçelerine çıkmış barbekü keyfi yapıyorlardı. Ancak James pek dışarı çıkan tiplerden değildi. Ailesi araba kazasında öldükten sonra çok içine kapanık biri olmuştu. İşi gereği bilgisayar başından kalkmıyordu. Aklına gelirse mutfağa gidip dondurulmuş patates dilimlerini kızartıp yiyordu. Yanından kolası hiç eksik olmazdı. Alış-verişini dahi yapmak için dışarıya çıkmazdı çünkü ne zaman dışarıya çıksa insanların ona bakışları sanki onu boğuyorlarmış gibi geliyordu. James yirmili yaşlarda, ortalamanın biraz üzerinde boya sahip ve yine ortalamanın biraz altında kiloya sahipti. Kumral saçlı, kahverengi gözlü, esmer tenli ve bilgisayar dehasıydı. Bilgisayarları ve siteleri hackleme de ondan iyisi yoktu. Sanal alemde AKREP diye bilinirdi. Çoğu üst düzey firmalardan istek üzerine gelen siteleri hackleyerek geçimini sağlıyordu. Altı katlı bir binanın en üst katında ve en son daire olan 24 numarada kalıyordu. Akşamüzeri saat altı civarı evinin zili defalarca çaldı. Kendini o kadar çok bilgisayara kaptırmıştır ki zilin çalmasını ilk başlarda hiç duymuyordu bile. Zilin o iç gıcıklayıcı sesi kulak zarına doğru ilerledikçe, birinin evinin zilini çaldığının farkına varıyordu. Zilin tekrar çalmasıyla birlikte aniden irkildi. Bir anlığına bile olsa çok korkmuştu. Binanın bekçisi olan Henry ’nin geldiğini düşündü ve kapıya doğru yöneldi. Çevrede sadece Henry ile konuşup, anlaşabiliyordu. Çünkü bir tek Henry ona anlayış gösteriyor ve seviyordu. Henry altmışlı yaşlarda, bir ayağı sakat ve aynı o da James gibi ailesini araba kazasında kaybetmişti. James kapıya doğru yöneldi ve kapının gözünden dışarıya baktı. Kimseyi görememişti. Belki de yanlışlıkla basıldı diye düşündü ve odasına doğru yürümeye devam etti. Tam bilgisayarının başına oturacakken tekrar zil çaldı ve yine birden irkildi. Bu kesin kendini bilmez birinin şakasıydı. Kapıya doğru ilerledi ve kapının gözünden tekrar baktı dışarıya. Bu sefer otuzlu yaşlarda, şık takım elbiseli, yakışıklı bir adam duruyordu kapının önünde. İlk başta korkmuştu çünkü tanımadığı biri kapısının önünde duruyordu. Kapıyı açmamayı düşündü. Sessizce geri dönmeye çalışırken adamın ısrarlı kapıya vuruşları onu tedirgin ediyordu. Saatin daha erken olduğunu görünce kapıyı açmak için geri döndü. Sonuçta bu saatte kötü bir olayın yaşanması imkansızdı, komşuları evinde oturuyordu ve herhangi bir olay çıkarsa herkes duyabilirdi diye düşündü. Ancak bilmediği tek şey o gün binada sadece kendisinin ve Henry ‘nin olduğuydu. Diğer herkes parklarda günün tadını çıkarıyordu. Kapıyı hafifçe araladı.
“İyi günler, ben KALLUM firmasından geliyorum. Firmamıza yapmış olduğunuz siber saldırılar yüzünden, bütün yapmış olduğumuz anlaşmalar ve hisse senetlerimiz yok oldu.” Dedi adam.
“Üzgünüm ama ne hakkında konuştuğunuza dair en ufak bir fikrim dahi yok.” Dedi James. Adamı başından kovmaya çalışıyordu. Anlaşılan bu sefer yakalanmıştı ve işi zordu. Kapıyı usulca kapatmaya çalışırken, adam bir anda engelledi onu.
“Bakın isteseydik kapıya polis getirirdik ve şimdiye çoktan hapsi boylamıştınız” Dedi adam ve bu sözleriyle James’i etkilemişti.
“Peki, benden ne istiyorsunuz o zaman?” Dedi James meraklı bir şekilde. Çünkü o da buna anlam veremiyordu.
“İzniniz olursa içeriye girip bu konuyu sizinle daha rahat bir biçimde konuşmak isterim.” Dedi adam nazikçe. Ancak James’in kapıyı açma gibi bir niyeti yoktu. O hariç hiç kimse girmemişti ve giremezdi o daireye.
“Üzgünüm. Ne söyleyecekseniz buradan söyleyin yoksa kapıyı kapatacağım.” Dedi James.
Adam bir anda sinirlendi ve kapıya vurdu. Kapının sürgüsü kırılmıştı. James bir anda neye uğradığını şaşırdı ama çok çabuk toparlamıştı. Hemen kapıya doğru yüklendi ama adam ondan çok daha güçlüydü. Elini kapıdan içeri James’e doğru uzattı. James çok korkmuştu ve bir şeyler yapması gerektiğini oda biliyordu. Kapı artık yavaşça açılıyor ve James’in elinden bir şey gelmiyordu. Hemen bir anda aklına bir şey geldi. Sırtını arkasındaki duvara doğru verdi. Elleriyle duvarı tutarak kendine destek oldu ve bir anda zıplayarak kapıya tekme attı. James’in kapıya tekme atmasıyla birlikte adamın parmaklarının kopması bir olmuştu. Tam üç kanlı parmak dairenin holünde, halıda kanlı şekilde duruyordu. Neye uğradığını şaşırdı James ve hemen yan odaya telefona doğru ilerlerdi. 911 ‘i aradı.
“911. Acil durumunuz nedir ?”
“Evim.. Evime biri girmeye çalışıyor…”
“Bayım isminiz nedir? Kim sizin evinize girmeye çalışıyor?”
Adam parmaklarının kopmasıyla çığlık atması bir oldu. Bodrum katında duran Henry ‘i dahi uykusundan uyandırmıştı. Uykulu vaziyette kalkınca pekte kulak asmadı sese ve uyumaya devam etti.
Adam ayakkabısını sıkıştırmıştı kapıya. Ayakkabısının uç kısmı metal bir tabakadan yapılmış olmasaydı, çoktan ayak parmaklarını da kaybetmişti. Hemen İçeriye girip kapıyı kapattı. Yerde parmaklarını görünce hemen el çabukluğuyla alıp ceketinin cebine koydu. James o sırada 911 ‘i aramaya çalışıyordu. James’in oda da telefonla konuştuğunu görünce hemen yanına koştu ve kafasını tuttuğu gibi kaldırıp telefona vurdu.
“Bayım isminiz nedir? Kim sizin evinize girmeye çalışıyor?”
“Bayım orada mısınız? Bayım…”
James bir anda yere serildi. Adam hemen telefonun hattını kopardı ve mutfağın bulunduğu odayı aramaya başladı. Çünkü kanaması artıyordu bir şekilde adamın bu kanamayı durması gerekiyordu. O sırada James yavaş yavaş yerinden kalkmaya başladı.
“Du.. Dur.. Ne.. Ne istiyorsun benden?” Dedi James.
“Sadece disklerinde bu zamana kadar sakladığın bütün o bilgileri.” Diye karşılık verdi adam.
James adamın onlara ulaşmasını engellemesi lazımdı. Çünkü eğer onları bulursa James hapı yutmuştu. Büyük firmalar kesinlikle peşini bırakmazdı ve eğer o diskleri alamazlarsa çoktan kendini ölü sayabilirdi. O yüzden hemen bir şeyler yapması gerekiyordu. Şöminede duran uzun metal çubuğu aldığı gibi adamın peşinden koştu. Bir anlık hızla adamın sırtına vurduğu gibi adam yere düştü. Ancak adamın pes etme gibi bir lüksü yoktu anlaşılan. James bir kez daha vurmaya çalışırken adam el çabukluğuyla tuttu James’in elindekini ve James’e bir yumruk attı. James mutfakta yere düşmüştü. Her yer çok dağınıktı. Anlaşılan adam sargı bezi arıyorken, her yeri yerle bir etmişti. Metal çubuk yere düşmüştü. Adam hemen James’in üzerine atladı ve ona vurmaya başladı. Elindeki bandajdan akan kanlar James’in yüzüne çarpıyordu. Adam durmadan vuruyor ve James karşılık veremiyordu. James’in yüzü çok kötü olmuştu. Sağ kaşı patlamış ve burnu kırılmıştı. Hemen bir şeyler yapmazsa adam onu dayaktan öldürecekti. Solunda az ileride duran, bir meyve bıçağı gördü. Uzandı ama kolu yetişmiyordu. Adamı var gücüyle itmeye çalıştı ve o sırada hemen bıçağa uzandı. Bıçağı kaptığı gibi adamın sağ omzuna sapladı. Adam büyük bir çığlık attı ve James hemen oradan uzaklaşıp bilgisayarın bulunduğu odaya gitti. Adam omzuna saplanmış bıçağı o acıyla birlikte sertçe çıkardı yerinden ve James’in peşinden koşmaya devam etti. James bilgisayarın bulunduğu odaya gider gitmez kapısını kitledi ve bilgisayarda ne var ne yok silmeye başladı. Ancak bu biraz zaman alacaktı adamı oyalaması lazımdı ama nasıl? O bunu düşünürken, adam onun nerede saklandığını buldu. Kapıyı zorladı ancak kitliydi. Adam bir anlık hızla kapının camına yumruk attı. Her yer cam parçalarıyla dolmuştu. Kapının kilidini açtı ve içeriye girdi ve bilgisayardaki bilgileri silmeye çalıştığını gördü. James adamın üzerinde doğru atladı ve yere düştüler. Yere düşmeleriyle birlikte James çıkış kapısına doğru koştu. Adamın iki seçeneği vardı; ya bilgisayardaki bilgilerin silinmesini engelleyecekti, ya da James’in peşinden koşup kimseye haber vermesini istemeyecekti. Adam James’i seçti ve peşinden koştu. James tam dairenin çıkış kapısından çıkıyordu ki adam sırtından yakaladı onu ve yere düştü.
“Yardım edin! Kimse yok mu? Yardım edin!” Diye çığlıklar atmaya başladı James.
Henry, James’in sesini duyar duymaz irkildi yatağından ve James’in bulunduğu daireye doğru gitmeye başladı başladı. Adam James’i yakaladığı gibi bilgisayar odasına götürdü ve orada bulunan sandalyeye bağladı. Ağzını da sıkıca kapattı ki sesini başka kimse duymasın. Hemen oturdu bilgisayar başına. Ancak bilgisayar dosyaların %50 ‘sini çoktan silmişti. Kalan yarısı da adamın işine yarardı. Hemen silme işlemini iptal edip bilgisayardaki hard diski çıkarmaya başladı bir yandan da James’e söyleniyordu;
“Anlamalısın beni. Bu benim son şansım. Senin o saçma sapan bilgisayar numaraların yüzünden her şeyimi kaybettim. Neyim var neyim yok gitti senin yüzünden. Seni bulmam 1 yıl sürdü ama bak işte buradayım. Şimdi istediğim her şeyi elde edebilirim. Kaybettiğim ne varsa tekrar kazanabilirim.” Dedi gülümseyerek sonra bir an sağ omzunu tuttu. Adamın acı çektiği her halinden belliydi. Sonuçta üç parmağı kopmuş ve sağ omzu bıçaklanmıştı. Adam hard diski yerinden çıkardı ve James’e doğru yöneldi.
“İşte bu gördüğün şey benim kaçış anahtarım olacak. Bunun sayesinde tekrar zengin olacağım.” Dedi adam ve kapıya doğru yöneldi. Henry o sırada içeriye girmiş olan biteni dinliyordu hemen bir odaya saklandı adamın geldiğini görünce. Yerdeki metal çubuğu çoktan eline almıştı Henry. Adamın geçmesini bekliyordu. Adam geçer geçmez var gücüyle vurdu adamın sırtına ve adam yere düşüp bayıldı.
Hemen Henry koştu James’in yanına. Bağlarını çözdü ve kaçmaya başladılar. James adamın elindeki hard diski alıp Henry ile birlikte aşağıya, bodrum katına doğru ilerlediler. Adam bu sırada hafifçe uyanmaya başladı kaçarken görmüştü Henry ile James’i. Arkalarından kalkıp koşmaya çalıştı ancak tekrar yere yığıldı. Var gücüyle tekrar kalkmaya çalıştı ve başardı. Ağar ağar duvarlara tutunarak ilerliyordu adam. James’in kaşından dökülen kanlar merdivenlerde iz yapmıştı ve adam o izleri takip ederek rahatça bulabilirdi onları. Henry ‘nin bir ayağı sakat olduğu için James’i yavaşlatıyordu.
“James, sen hemen benim daireme git. Ben onu oyalarım. Hadi oğlum, hemen git ve polisi ara.” Dedi Henry. Ne kadar telaşlı ve tedirgin olduğu gözlerinden belliydi.
“Olmaz. Birlikte ineceğiz aşağıya.” Dedi James.
Henry o sırada yukarıya baktı. Adamın onlara yetişmesine saniyeler kalmıştı.
“Git dedim sana! Kaç kurtar kendini!” Diyerek ittirdi James’i Henry.
James pekte bu fikre istekli davranmasa da aşağıya inip polisi aradığında her şey yoluna girebilirdi. Hemen koşar adımlarla ilerledi Henry’nin dairesine. Adam o sırada Henry ’e yetişmiş ve kendine gelmişti. Henry adamı tutmaya çalıştı.
“Ne istiyorsun çocuktan. Bırak peşini!”
“Eee.. kes be yaşlı bunak! Canına mı susadın?” Dedi ve Henry ’i merdivenlerden aşağıya doğru itti. Henry yerde hareketsiz biçimde yatıyordu ve kafasından zemine kanlar dökülüyordu.
Adam yürümeye devam etti bodrum katına. James o sırada 911 ‘i arayıp çoktan yardım istemişti. Artık kurtulduğunu düşünürken, kapıya biri sertçe vuruyordu. James kapının gözünden baktığında Henry ’i kafası kanlar içinde gördü ve hemen kapıyı açtı. Kapıyı açtığıyla birlikte adam Henry ‘nin cansız vücudunu yere bırakıp James’in üzerine atlaması bir oldu. James yere düşer düşmez Henry’nin vücuduna baktı ve şoka girmişti. Adamı üzerinden attığı gibi Henry ‘nin babadan kalma duvarda ki asılı duran tüfeğini aldı ve adama ateş etti. Ancak silahta mermi yoktu. Adam biraz tebessüm etti ve James’e bir tokat atarak kanepeye oturtturdu. Elindeki Hard disk ’i aldı ve tam kaçarken, James elindeki tüfeğin dipçiği ile adamın kafasına vurması bir oldu. Adam o anda yere yığıldı. James adamın üzerine çıkıp vurmaya devam etti. Vuruyor, vuruyor, vuruyordu. Hiç durmadan defalarca vurdu adamın yüzüne. Her yer kan gölüne dönmüştü ve artık adamın yüzü tanınmayacak haldeydi. Adamın elindeki hard disk ‘i aldı ve Henry ‘nin cansız bedeninin olduğu kapının köşesine gitti. O sırada polis gelmişti ve içeriye girdiğinde acı bir görüntü ortadaydı.
Kapının eşiğinde altmışlı yaşlarda bir adam kafasına aldığı darbe sonucu ölü yatıyor. Yine içeride evin tam ortasında yüzü tanınmayacak halde vahşice dövülüp öldürülmüş bir adam duruyor. Evin en köşesinde yanında cinayet silahı olan tüfekle birlikte ellerinde sıkıca tuttuğu bir hard disk olan, her yeri kana bulanmış bir çocuk duruyordu.
İşin gerçek yüzü anlaşılınca, James illegal yollardan bilgi kaçakçılığı yapmak, şirketleri sabote etmek gibi türlü suçların yanında bir de adam öldürme suçundan 30 yıl hapse mahkum oldu. Ancak daha hapishanede bir yılını doldurmadan, hapishane bahçesinde on yerinden delinmiş bir biçimde ölü bulundu…
YORUMLAR
Hikayelerde, yabancı isim kullanılması bana pek samimi gelmiyor. Yazınızda çok okuduğunuz romanlardan veya amerikan sinemasından esinlenmiş gibiydiniz. Hatta sinema klişeleri oldukça fazlaydı. Kendi adıma daha özgün öyküler hoşuma gider. Tabi bu sizde böyle yazın demek değil kesinlikle. Haddim değil. Bu sadece benim arzum. İşleyiş ve akış güzel.
Ek olarak; bilgisayarda dosya silerken yüzde ellide iptal ettiğimizde yarısını silip yarısını bırakmaz. İptal işleminden sonra bütün veri olduğu yerdedir, silinmez. Yada farklı bir silme yöntemi kullandı, James.
Saygılar...
HeartBeat
Bir okuyucu olarak elbet beni eleştiriceksiniz bu sizin doğal hakkınız. Son olarak James bilgisayar dahisi olduğu için her türlü şeyi yapabilir :)
Saygılar, tekrar teşekkür ederim..
Kalemistik
Bende James'in farklı bir şeyler yaptığını düşünüyordum zaten. :)