7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
7913
Okunma
Durup düşündüm de, biz insanlar zaman zaman kızar, zaman zaman kırılırız. Peki, kimedir bu kızgınlığımız veya kırgınlığımız?
Elbette sevdiklerimize…
Peki, neden?
Bu soruyu çok sorarım kendime; neden kızarım, ya da kırılırım? Durduk yere değil elbette. Çok sevdiğim için. Çok güvendiğim içindir bütün kırgınlıklarım, ya da kızgınlıklarım.
Sıradan insanlar isteseler de incitemezler beni. Nasıl olsa sıradandır benim için onlar.
Ya sevdiklerim?
İşte, onlar için her şeyi yapmaya hazır ve amade hissederim kendimi. İstekleri emirmiş gibi yüksünmeden seve seve yaparım. Yapmaktan zevk alırım. Bilirim ki, ben de onlar için öyleyimdir gözlerinde. Ya da ben öyle sanırım.
Onlar benim için öyleler ya…
Peki, neden kızar insan?
Bu duygu hepimizde var olan anlık bir duygudur. Bize göre yanlış olan bir şeye ani parlamalarımız olur ve kızarız.
Peki, geçer mi bu kızgınlık?
Geçer elbet…
Nasıl mı? Bir ateş düşünün, alev alev yanarken yanından yöresinden geçemezsiniz. Nasılsa söndürmeye gücünüz yetmiyor bırakın yansın. Bir süre kendi halinde yanan ateş, alevi bitince köze döner. Zaman içersinde közler de küle… daha sonra bu küllerin içinden yeni bir dostluk, hatta eskisinden daha güçlü bir bağ kurabilirsiniz. Birbirinizin nelere daha çok tepki verdiğini artık öğrenmişsinizdir. Buna, huyu suyu da diyebiliriz.
Gelelim kırgınlığa; kime kırılırız?
Elbette çok önem ve değer verdiğimiz insanlara kırılırız. Çünkü onlardan asla beklemediğimiz bir davranış sergilemişlerdir bizi kırmak için. Belki olayın ehemmiyetini kendileri bile bilmiyorlardır. Hatta niye kırıldığımızı bile anlamamışlardır. Oysa onlar bizim için nasıl önemliyse, biz de onlar için önemli olduğumuzu düşündüğümüzdendir bu kırgınlık.
Kırılan bir sürahiye tekrar su doldurmak mümkün müdür sizce?
Bence hayır!
Ne kadar onarmaya çalışırsanız çalışın, bir yerlerinden sızar artık dostluk dediğiniz olgu. Bir türlü eski rayına oturtamazsınız.
Oysa kızmış olsaydınız, bir süre sonra soğurdunuz değil mi?
27.06.2012/ Emine UYSAL