- 914 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR TARİFLERİ
Şâirler Sultanı Necip Fâzıl, Poetika’sının "Şiir" başlıklı bölümünde : ( " Şiir nedir? " suali çok eski ve pek çetin.. Bu sual, insanoğluna, (Aristo)dan bugüne kadar duman kıvrımlarındaki muadelenin tesbiti kadar zor göründü. Bu yüzden gayet âdi lâflar ettiler. (Aristo)dan (Pol Valeri)ye kadar bütün poetika fikircileri, ya sahilsiz bir tecrit denizinde boyuna açıldılar; yahut aşağının bayağısı birtakım kaba tekerlemelere düştüler. Hepsi bu kadar.. Ve şiirin ne olduğu, her büyük mefhum gibi meçhûl kaldı.) dedikten sonra, mevzûyu şu vecîz şiir tarifiyle bitirir:
( Şiir, Allah’ı, sır ve güzellik yolundan arama işidir.) (Bknz. Çile, Necip Fâzıl Kısakürek, b. d. Yayını, İstanbul, 1974, s. 284)
Üstâd; " Ve şiirin ne olduğu, her büyük mefhum gibi meçhûl kaldı." demesine rağmen, kendisine kadar geçen zaman içinde, bu tariflerin yetersizliğini düşünerek en mükemmel tarif olarak kendisininkini ortaya koyma ihtiyacını hissetmiştir. Ammâ; netîcede, bu da bir tariftir, diyenler olacaktır.
Yarın, birileri de çıkıp bunun " meçhûl" bir tarif olduğunu beyanla, yeni tarifler ortaya atarsa, elbette şaşırmayız.Zîrâ, herbiri, şiiri bir yanından kavrıyor. Ancak; umûmî olarak, en şümûllü tarif olarak ele alabileceğimiz, elbette ki, en muteberidir.
Meselâ; Mustafa Şekib Tunç, Şiirin Yapısı adlı yazısında, şöyle bir şiir tarifi yapar: " Şiir, hislere sinmiş bir dünya ve hayat görüşünün, realiteler üzerine attığı ağla müşahhas hayallerde topladığı bir cihandır."
Bana sorarsanız, "dapdaracık" bir şiir tarifidir bu! Şiir, bu tarifle, âdeta boğuluyor sanki!
Fransız şâiri Mallerme ise, nasıl bir "din" anlayışına sahip ki, bu hususta
şöyle diyor: " Şiir, kelimeler dinidir." Bu tarifte, "şiir"in, "kelime"nin ve "din"in ne olduğunun , bizim telâkkilerimize inceden inceye îzâhı gerekir." Böyle "din", böyle "kelime" ve böyle " şiir" mi olurmuş?
Düşünüyorum da, şiiri tarif etmek gerçekten pek güç bir iş! Yapılanları tenkit ederken, aklıma, ilki, Ankara’da neşredilen Ülkemiz Dergisi’nde 1968 yılında yayınlanan, yirmi altı yaşımın içersinde bulunduğum sıralardaki şiir tarifim olmak üzere, bugüne kadar makalelerimde ve mülâkatlarımda kayda geçen şiir tariflerimin tesbitini yapmak geldi: Yirmiye yakın şiir tarifim olunca, ister istemez, hem Necip Fâzıl’ın " meçhûl" kelimesini ve hem de Kleber Haedens’ın , " Şiir tarif edilebilseydi yüz türlü değil, bir türlü şiir tarifi olurdu." cümlesini düşündüm.
Evet; bu " meçhûl" ün ve tarifsiz tarif’in, bizi, en azından, zıddından/ tersinden , " şiirin ne olmadığı" üzerinde düşündürmesi de gerekirdi. Şunu diyebilirim ki, "şiirin ne olmadığı" nı hiç mi hiç düşünmedim. Mes’eleye, sâdece nesirden uzaklığıyla baktım. Gerçi, bu da bir tarif olarak karşımıza çıkıyor.Yâni; şiir, nesir değildir.Tabiî ki, işin kolayı bu!
Mevzû açılmışken, birkaç farklı şiir tarifimi de tekrar hatırlatmak istiyorum:
* " Şiir, dâîmî arayıştır. Yâni, devamlı aramak fakat bulamamak." (Töre Dergisi, Haziran 1984)
* " Şiir, fikrin güzel bir şekilde ifade edilmesidir. His ve fikir örgüleşmesinde azla çoğu ifade edebilen san’attır." (Gündüz Gazetesi, 11 Mart 1995)
* " Şiir, güzellikler lisânıdır." ( Çağrı Dergisi, Kasım 1996)
* " Şiir, güzel söz söyleme hürriyetidir. Gönlün neye ulaşmak isterse oraya vardırır onu." (Çağrı Dergisi, Ekim 2001)
* " Şiir hissin, nesirse aklın dilidir.Şiirde akıl, nesirde his olmadığını söylemek istediğimiz sanılmasın. Dereceleri bakımından öyledir. Yoksa, akılsız ne olabilir ki? Şiir, bir ikramdır. Şiir; kalbin, beyinle en kuvvetli irtibatıdır." ( Yeniden Diriliş Dergisi, Şubat 2010))
Tarifsizlik’te tarif aramak çok zor! Fakat, ne dersek diyelim, farklı zaman ve mekânlarda, içimizde beliren yeni heyecanlarla, kimbilir daha kaç şiir tarifi yapacağız, bilemeyiz! Bu " tarif edilmezlik" , başımızın belâsı mı deyip geçelim, yoksa, yine ciddî ciddî yeni şeyler mi söyleyelim?
Ben, her şeye rağmen ikinciyi tercih edeceğim. Bıkmadan, usanmadan, bu " çok tariflilik"in üzerine üzerine gideceğim. Elbette ki, ömrüm olursa!
M.Halistin KUKUL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.