KAMBUR III.
Hayret dedi içinden.
Bu kadının gözlerini bir yerlerden tanıyor gibiydi. Ama nereden ? İçinde bir şeyler gizli saklı sanki. Baktıkça görür gibiyi aslında.
Bir de kaçırmasa bakışlarını gözlerinden...
Bir nehir miydi bu, yoksa deniz miydi anlayamadı. Kapadı gözlerini kadın aniden, kaçırdı. Bir adam vardı, bir de köpek son gördüğü sahnelerin birisinde. Köpek hep adamın yanındaydı. Beyaz elbiseli birisi koluna girdi, köpek havlamaya başladı. Zıpladı, zıpladı, peşinden koştu. Bir köpek ne kadar konuşabilirse, işte o kadar konuşup gitme demeye çalışıyordu.
Yaklaştı kadına.
Bak bana, gözlerinin içini görmek istiyorum der gibi eliyle başını kendi yüzüne doğru çevirdi. Kadın, gözlerini ondan sakmak için arkasını dönüp yürümeye başladı. Peşinden sürükleniyordu adeta. Eve girdiler.
İçerden mis gibi ekmek kokuları geliyordu. Yine hayret ki, uzun zamandır ilk kez aç olduğunu fark etti. Herhalde misafire bir dilim ekmek ikram edilir diye düşünürken, bir tepsi içinde hazırlanmış en sevdiği yiyeceklerle beraber ekmek de geldi. Önce camları bile olmayan bu evi seyretti, sonra önüne gelen tepsiyi...
Kimdi ve neredeydi ama herşeyden önce çok açtı, yemek yemeliydi. Hem de en sevdiği yemekleri. Kaşığı çorbasına daldırdı, ağzına aldı, durdu. Ağzında çorba yoktu. Bir daha çorba aldı, bir daha, bir daha, ama hiç birisi ağzına çorba olarak gelmiyordu. Bu kez ekmekten bir parça kopardı, çiğnemeye başladı... Gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Gözleri, gözlerinin içine bakan kadındaydı. Bir kadın çığlığı duydu bir anda diplere indi... Sustu kadın. Zaten adam da demişti ona. "O hep susar, hiç konuşmaz." Diye. Fakat kadının çığlık seslerini duyduğundan emindi.
Diplerde kayboldu... Bir çocuğun yolunu kaybetmesi gibi bir şeydi başına gelenler. Bir türlü yolunu bulamıyordu, hangi tarafa baksa annesini bulamayan çocuk gibiydi. Ağlamak isteyen, ama arkadaşlarına anlatınca gülerler diye ağlamaya utanan çocuk!...
Peki bu ucu bucağı olmayan su neydi ?
Kendisini saklayan diplerdeki... Deniz miydi, nehir miydi ?
Ya o adam, hani durup dururken "hadi bin tekneye git diyen."
Kendisine bir kambur yükleyen, bembeyaz sakallar ekleyen, gözlerini eskiten o adam kimdi ? Şimdi aynı adamla diplerde karşı karşıya geliyordu.
- Gel. Diyordu beyaz elbiseli bir adam koluna girip bir tekneye binip uzaklaşıyordu.
İşte köpek havlıyordu. Kadının çığlıklarını duyuluyordu.
Beyaz elbiseli adam gülüyordu. Söz veriyorum çok yıllar sonra, sadece bir gece kamburu çıkmış haliyle size gelecek. Çok yıllar sonra, ama çok yıllar. Siz bile tanımayacaksınız.
- Çek kürekleri kayıkçı hadi, ha ha ha çek bakalım kamburun çıkacak çeke çeke.
Tüyleri ürperdi... Beyaz elbiseli adamın ve kendisinin nereden geldiğini anlamış, az sonra nereye gideceğini de tahmin edebiliyordu. Kapat gözlerini der gibi ellerini uzattı kadına. Kendi elleriyle kadının gözlerini kapadı.
Bu kadının kendi karısı olduğunu, o deniz veya nehir yolculuğu her neyse çıkmaması için kendisinden önce köpeğini koşturduğunu biliyordu artık. Yere baktığında, köpeğinin nefes almadığını fark etti.Bu kadar yaşaması bile bir mucizeydi aslında.
Kadına ilk kez yıllar önce bıraktığı eşi gözü ile baktı. İnanamadı. Saçları, gözleri, hiç bir şey bıraktığı gibi değildi artık.
Her şey kıyıda kalmıştı sanki. Utana, sıkıla ellerini tuttu.
- az önce bana ikram ettiğin çorbaya çok güzel demek isterdim. Affet. Meğer ölünce tad alma duygusu yok oluyormuş. Sen benim eşimdin, yine öylesin. Köpeğimizi göm, camlarımızı tamir ettir içeri soğuk girmesin, kendine çok iyi bak aklım kalmasın. Bahçeye nane ek, çorbaya da koyarsın.
Hoşçakal.
öyküsatıcısı2012Davidoff
YORUMLAR
Annesiz çocukların dudakları hep yarım
yazından yine aldım o kısmı...
İlla dayanıyor gözüme gözüme
ama o adam......
içilemeyen çorba
ah be son
ah
Davim, öykülerini her zaman okuyamıyorum, ama bunu çok başka buldum. Müzik d e üstüne çok güzel oturdu.
Başkalığının şerefine canım........
Davidoff
:)
Teşekkür ederim.
Şaşırtıcı bir son, ben kadını annesi olabileceğini düşünmüştüm ama yanıldım öykücüm. Çok güzel bağlamışsın.
Tebrikler, sevgimle...
Davidoff
Teşekkür ederim Sevgili Emine Hanım.
Sona saklamışsın tüm gizemi
öyle bir son ki hem çok tanıdık kabulleneceğimiz
hem uzak
içimiz ürperten
soğuk..
Bravo Davim
Davidoff
:)
Değerli dost kalem fevkalade güzel bir eser okudum gönül sayfanızdan,yüreğiniz çoşmuş kalem yazmış duygu yüklü güzel bir şiirdi,size diyorum ki Gönlünüz hüzün görmesin,yüreğiniz sevgi cebinbiz para dolsun,yüce yaradan sağlık ve sihhat versin. dünyadaki tüm mutlulukları size gönderiyorum tüm güzel çiçekleride sayfanıza bıkakıyorum,kaleminiz daim olsun.
Saygı ve selamlarımla
Bilal YILMAZ
Final çarpıcı nihayetlenlendirilmiş; kadının kamburlunun karısı çıkmasını beklemiyordum... Esrarengiz yazı diziniz bu fon müzikle hayalimde Uzakdoğu'da yaşanmış izlenimi verdi. Hikâyenin sinemadan farkı bu tat işte... Okurken kafanda istediğin gibi hayal eder, canlandırırsın... Güzel bir yazıydı Davi, okurken zevk aldım... Fon müziğin dinlendiren ritmi yoga etkisi bıraktı üzerimde desem abartmış olmam kanımca... Bu fon müziği ç aldım, her an bir şiirimde kullanabilirim ( Tabii ki izninizle).
Kaleminize güller saçıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum...
___________________________________________e d i b / a h m e t
,
Gidenler hakkında aklımıza takılı duran binlerce soru ve anlamadığımız haller var.
Bir boyut farklılığı olarak inandığım yaşam ve ölüm arasındaki farkı tam olarak idrak edebilmek için ikisi hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir.
Bir de bu hususla alakalı dini kaynakların bahsettiği hallerin mecazi manalara hapsedilmiş hakikatlerini anlamak için de ayrı bir yetenek ve çalışma lazım.
fakat ölüm bir boyut değiştirmekten ibarettir bence.
Boyutlar arasındaki farklılıklar insanın büyük bir bölümünü kullanmayı bile bilmediği beyninde bir mana taşımıasa da ahiret kapısına götürdüğümüz insaların vaziyeti bu hususta biraz da olsa bilgi sahibi olmamıza yardımcı oluyor.
İnsanın diğer boyuta geçişte yaşam buyutunda gerekli alet edevatı terk ederek gittiği hakikati ve bu malzeme ve müştemilatın ruhun terkinden sonra bir işe yaramadığı, hatta çevreye zarar vermesi kaçınılmaz olduğu için ,çok edepli ve onurlu bir davranış olarak "gömülmesi" ayrı bir hayret ve hayranlık hissettiren vaziyettir.
Hikayede çorbayı daha önce içmiş olan beyefendi merhumun "çorbaya çok güzel demek isterdim" demesi , çok güzel olmama ihtimalini de anımsatıyor.
"Ghost" filmini hatırlattı bana değerli yazar.
Selam ve saygı ile.
Davidoff
Ama Kambur'un Ghost filmiyle uzaktan, yakından ilgisi yok erolabi. Nedeni de uzun bir yazının kısaltılıp defterimize yollanmış şeklidir Kambur.
Saygılar benden efendim.
erolabi
Zaten sanat da bu demek galiba.
Okuyan hemen merkesin kendinden bir şeyler, bir tını,hayal ve hayatından bir bölüm bulması,bir anı yakalamasıdır.
Davidoff aslında bu yazı geçen akşam gördüğüm mü desem yaşadığım mı desem bir rüyayı çağrıştırdı bana.
kardeşim merhum o kadar yanımdaydı ki ...
ellerini hissettim..
içimden sen bu elleri bırakmadın mı toprağa demek geldi içimden...sonra ...öfff..
bu rüya ...güzeldi be kardeş.
inşallah sevdiklerimizle buluşacağız..
en çok da cennet tarafına gidenlrle buluşsak..
Semalar.
Senin nasıl bir hayal gücün var yahu her yere yetiyor...
Sevgiler şekerim... :)
Davidoff
Buna nasıl hayal gücü diyebilirsin. Halbuki " elma dersem çık, armut dersem çıkma " diyeceksin. Tam o sırada İlham perileri çıkacak pembe elbiseleriyle...
- buyrun efendim bugün bu tepsidekileri mi çalışmak istersiniz, yoksa bu tepsidekileri mi diyecekler ?
:)
(( Seçil Nimet ))
Tepsi, dedinde ikeaya gidip o tepsiden bir tane daha alıcam...
Krem dantel gibi hani... :)
Bak hayal gücüm kayıverdi alışverişe...
:)
Seviyorum seni, unutma... <3
(( Seçil Nimet ))
Beyaz kanatta takıcek misin peki öykümünsatıcı? :)
(( Seçil Nimet ))
Ha!!!
Kanatlar Eminönünde ama ! :)
Çok güldüm ben yaaa... :)
Bir kaç defa baştan okumam gerekti. Simgeler, hayaller ve gerçekler...Belki de hepimiz sırtımızda dünya kamburuyla yaşıyoruz. Sonra da o uçsuz bucaksız suya ulaştığımızda bize ne kadar yük olduğuu anlıyoruz ya geç oluyor biraz.Tebrikler.
Davidoff
Yine de yorumunuz için çok teşekkür ederim.
üçünü de art arda okuyunca bende eski tarihlerde sanırım yunan tarihi biri ölünce gözlerine para koyarlarmış ölünce bir kayıkçı dünyadan öbür tarafa kayığınla geçirirmiş. Gözlerine konulan parada kayıkçıya verilirmiş.
İnsan ölünce sorumluluk kamburu kalmıyor. Acıları da kalmıyor. Yemek de yemiyor yani dünyavi zevk ve acıları kalmıyor ve dünyada bıraktıklarınla hesaplaşıyor vedalaşıyor.
Güzeldi
SEVGİLER
Davidoff
O yüzden de bazılarımızın çok beğendiği kitapları, kimilerine göre hiç de güzel olmaz " millet bu kitaplarda ne buluyor" misali, bir köşeye bırakır gider.
Neyi nasıl okumak istersen :)
Teşekkür ederim.
"kambur"
nasıl bir şeydi bu ya
bütün ekmek kokuları dilimi doğradı sanki
sokaklarda köpeklerin gülüş kokusu
sahi onlar hep ölüyorlar
peki ya hiç güldükleri olur mu
çarpışıyoruz şu an bir kadınla
ve pencerem kırılacak az sonra
bütün sesler içimde
sevgimle davi
Lavi_(n)_Su tarafından 6/27/2012 2:49:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Ne güzel bir yorumdu.
Sevgi benden, iyi ki varsınız.
kambur!...
bende çok başka çağrışımların edebi fırtınasını hatırlatıyor sonra yeniden yazıya dönüyorum...
garip bir devinim ama bu özgün yolculuk bana mutluluk verdi...
gönülden kutladım Sevgili Davi...
Davidoff
Sevgim her daim en güzelinden :)