PENCERE ÖNÜ ÇİÇEĞİ
Pencere önünde bir küçük saksı, yağmur yağmakta ince usul, ıslanıyor çiçeğimin yaprakları. İçimde kapladığın yer dışıma taşacak olsa evrenin bu hacmi taşımaya takati yoktu, içimi dışıma kustum kendi evrenimde takatsiz. Ayaklanmalı dedim kalktım ne bileyim bir şarkı dahi tökezletirmiş insanı.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde çok başka bir biçimde ne kalmış ki içimde? Bakıyorum da göremiyor muyum? Arasam bulur muyum? Bulursam ölür müyüm? Gidersem kalır mıyım?
Gittim kaldım, döndüm öldüm,
Baktığım başka, gördüğüm başka, bildiğim yarım bildirmediklerinden dolayı, peki kim seçti şimdi kolayı? Yeni hücreler istiyorum bünyemde eskileri eski kalsın, her acı başka üst boyutlara taşıyor insanı yaşatılanlarca, kanırtılanlarca, ağladığınca, inlediğince, büyüyorsun, çok yaşlıyım bu yüzden, bedenim gidecek bir gün, ruhum 1000 sene daha hayatta, çünkü ruh bedenin zıt halinde çektiklerince kendini genç tutmakta.
Gözyaşıma sordum
Ey ıslak ve tuzlu şey nerden gelip nereye gidersin?
Ruhundan geldim bedeninden akıyorum dedi, senin yaşadıklarınca yanaklarından uzun kısa yollar çiziyorum kendime, işim budur benim.
Dedim var git işine.
Gitti
Vardı çizdiği yolun sonuna.
Pencere önünde bir küçük saksı, yağmur yağmakta ince usul, ıslanıyor çiçeğimin yaprakları.
Peki düşündün mü hiç?
Belki ben ıslanmasınlar diye koparttım tüm yapraklarını.
N.O.C-2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.