- 959 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Evin Küçük Kadını Olmak
Zordur kocaman bir evin küçük kadını olmak. Daha büyümek denen ağrılı girdaba girmeden; uzadıkça uzar.Başı sonu belli bir çağ da değildir bu.Yalnızca başını bilirsin kıymık batmışçasına sızlar önce yüreğin,atardamarına saplanmış bir bıçak yarası gibi akar durur benliğinden bir şeyler götürerek.Evin balkonunun camının önündeki saksıda duran bir çiçek gibi hassaslaşırsın.Ne güneşi seversin yandığından,ne de gölgeye razısındır üşüdüğünden.Gördüğün her bulutun nemini sen kaparsın.Of dense alınır,puf dense darılırsın.İşini iyi bilen bir bahçıvan da değildir ki sahibin.Sen dibe kök salarsın,o çiçek bekler senden.
Daha çocuk olmadan kadınlaşmak zordur.İlk önce arkadaşlarına nazaran ağabeyin tarafından eğreti bağlanmış saçlarına üzülürsün,başka bir el tarafından sahiplenilmiş bir çocuk eli gördüğünde de düğüm düğüm olur organların bu defa.Acı desen değil,özlem hiç değildir.Ne olduğunu idrak edemediğin veya algılayıp kendine ve başkalarına itiraf edemediğin saklanmış bir tepki olarak kalır duyguların.Ona dair kelimeler sus pus olur kalabalıklarda sen varken.Ansızın girdiğin kapıların içindekiler seninle birlikte dudaklarına,dillerine ilişen lalliğe de hoş geldin derler.Sonra bir sonbahar sokağında eli bastonlu,yüzü kırış kırış,ağız kasları gevşemiş bir kadın görürsün; sana “ sen Emel’in ( Elif,Esma,Sevda vs..) kızı mısın,senin annen kaçmıştı değil mi? “” diye sorar insafsızca.Doğru cevap “ evet” tir aslında ama söyleyemezsin.Kocaman bir küfür savurursun.Ona değil ama: Kendine,kaderine,yazgına,talihine..kendini avutabileceğin,adını bildiğin ne varsa işte sayar dökersin dışındaki hanım hanımcık kıza inat.Üstelik o günden sonra doğarken kulağına üflenmiş bir adın yoktur. Asla “ sen” olamazsın.Ayşe,Fatma,Emine değilsindir.Kime sorsalar,nerde görseler “ onun kızı “ olur mahalle kütüğünde adın.
Yaşının üstüne birkaç yaş daha eklendiğinde yine içerlersin üstüne su katılıp ertesi gün de önüne konulan çorbalara ama ses çıkarmazsın artık.Biraz silip süpürünce kendini işe yarar sanırsın.Bu işlerliğini mutfakta da kullanmak istersin fakat bir el iter seni “ sen git ayak altında dolaşma ben yaparım” diyerek.Bu sebeptendir pikniklerde hep meşrubat alıp götürmen.Arkadaşların bilir,müsamaha gösterilen ve içi buruk olan sen olursun,başkaları bilmez.Yaşıtların yemek bile(!) yaparken senin neden yapamadığını bilirsin,bilsinler istersin,anlamayacaklardır eminsin,susarsın.
Milyonlarca kere ters çevrilen kum saatlerinin ardından evin büyümüş,idaresini eline almış (!) genç kızısındır artık. Ama ne kısır döngüdeki akrep yelkovan,ne de kalıplaşmış beyinler değişebilmiştir.Değişen; akıp giden zamanda çoğalan,adını koymak istemediğin, puzzle’ın eksik parçalarının daha çok artan karanlığıdır.Yine kimse görmez kulaklarını tıkarlar içindeki çığlığa.Misafirler gelip gider arada üzerine aldığın sorumluluğun altında eğilen sırtına gözlerini kapatıp eski,mutfak dolapları,takımlığı çoktan bozulan yemek tabakları kusur olur gözlerinin bebeğinde.Okuduğun üniversiteden,düşüncelerinden,gelecekte yetiştireceğin öğrencilerden daha kıymetlidir dantel yapıp,oya ören,halı dokuyanlar.Peki onu da öğreneyim der niyetlenirsin ama tek başına beceremezsin.Yalnızca sen farkındasındır onların el emeğiyle,senin çabalarının değerini.Ama yine de kıyas götürmez bir acizliktir. Zaman geçer;günler,haftalar,aylar,yıllar…Saymazsın ama kocaman bir evin küçük kadını olmak zordur.Bir de sadece sırtın kamburlaşmadan yükünü atacağın zamanı sayarsın bu daha da zordur.
Hâsılı; uzun lafın kısası yoktur fakat kıssası şudur: Kalvaltıda servis tabağı kullanmayabilirsin,hangi yemeğin hangi tencerede pişmesi gerektiğini bilmeyebilirsin,Salatada kıvırcık marul kullanılması gerektiğini de.Sofrada suyun önceden değil istenilince konulmasının daha makbul olduğunu ve temizliğe hangi odadan başlanılması gerektiğini de.Unutma ki gözetilmesi gereken çok daha önemli değerler var hayat denilen muammada.Otur,kendi başarı öykünün başrolü ol ele inat.
Not: Kendini kandırma Anne; seni hiç affetmedim!.
YORUMLAR
Yazınızı soluksuz okudum baştan sona. Yüreğime dokundu, içim acıdı. Öylesine gerçek ve öylesine bizden ki hangi evin kapısını çalsak Anadolu'da böyle bir hikayeye ulaşmak mümkün. Tüm kadınların, genç kızların yürek sesini dile getirmişsiniz.
Kutluyorum , yürekten....sevgiler...
Şavk-ı Kendi
sevgiler,saygılar...