- 1308 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Ateşböcekleri
Geniş sokaktan geçen otobüsün camları dışarıdan görünmeyecek biçimde siyaha boyanmıştı. Otobüs şehirden ayrılıp ıssız bir alana geldiğinde askeri ciplerde bekleyen Alman askerleri silahlarını çekerek otobüsün içene girdiler.
‘’Bizimle geliyorsunuz’’ dedi sarı saçlı Alman askeri.
Baba Andreski çukura kaçan gözleriyle ailesine bakıp söylenene uyulmasını istedi. Otobüsün ara koridorundan sürüklenerek ağaçların altına götürülen aile birbirlerine sarılarak kenetlenmişti.
İri yarı Alman askeri Bay Andreski’ye bozuk şivesiyle bağırmaya başladı.
‘Şimdi bize söylüyorsun oğlun Daniel nerede…’’’
Bay Andreski’nin çaresizliği yüzünden okunuyordu.
‘’Bilmiyorum oğlum beş yıl önce Polonya’yı terk etti. Nerede olduğunu bilmiyorum…’’
Alman Nazi askeri kurşunların bir kısmını baba Anderski’nin üzerine boşaltarak Bayan Andreski’ye döndü.
Yüzüne sıçrayan kanların şaşkınlığında Bayan Andreski çocuklarının üstüne kapandı.
‘’Gördün değil mi olanları, şimdi sen söyle bakayım oğlun Daniel nerede. Sadece nerede olduğunu söylersen seni ve çocuklarını aldığımız yere bırakacağız…’’
Dehşet içinde kalmış anne bağırıyordu.
‘’Bilmiyorum, bilmiyorum.’’
İyice sinirlenen Alman subayı yanındaki askere dönüp
‘’Al şu büyük olan çocuğu bu tarafa.’’
İki Alman askeri on beş yaşındaki Anbi’yi çekerek annesinden uzaklaştırdı.
‘’Daniel nerede, son defa soruyorum…’’
Anbi kanlar içinde yatan ailesine baktı.
‘’Ölmek istiyorum..’’ dedi.
Onu duyan Alman subayı kahkaha atarak.
‘’Nasıl olsa sen de Daniel’in yerini bilmiyorsun. Öl o zaman ne yaşıyorsun…’’ dedi
***
Alman generali yanında oturan arkadaşına sahnedeki revü kızını işaret etti.
‘’İşte dostum, hayatımın kadınını buldum. Onunla cehennem tutkusu yaşıyorum. Savaştan daha beter.’’
Kadehini kaldırıp sahneye doğru bağırmaya başladı.
‘Şerefine Wilma’’
Wilma ateş kırmızı kısa elbisesinin içinde, yüzüne dökülen ışıklı gölgelerin altında sahne gösterisi yapıyordu. Renkli gölgeler hızlandıkça vücudu yay gibi sağa sola kıvrılıyordu. Arada arkasını dönüp ellerini beline koyarak poposunu seyircilere doğru sallıyordu. Salonda alkış ve ıslıklar yükseliyordu.
Gösteri bitmişti. Askeri kışlada başka hazırlıklar devam ediyordu. Polonya’yı işgal eden Almanlar oldukça büyük ve önemli bir alanı merkez üstü seçmişlerdi.
Wilma beyaz kâğıt peçeteyi dudaklarını bastırıp çöpe attı.
‘’Nasıl, güzel oldu mu sevgili General..’’
General yarı gülümseme yarı ciddi bir ifade ile .
‘’Haftalardır seni izliyorum. Aklımı başımdan aldın. Sağ kalır da Almanya’ya dönersek sahneyi bırakmanı istiyorum. Belki daha sakin bir hayatımız olur.’’
Wilma aynada temizlediği yüzüne uzun uzun bakıp.
‘’Belki de ölürüz. Şimdi bunları konuşmayalım. Senin canın sıkılmış gibi neyin var.’’
‘’Bir şey yok. Hadi eve gidelim. Bu gece benim için çok uzun bir gece olacak…’’
Wilma yatakta uzanıp tavana baktı. Midesini kaplayan kramplar canını acıtıyordu. Oldukça yorgun hissediyordu kendini.
Saat epeyce ilerlemişti. Uzandığı yerden kalktı. Yavaşça odanın kapısını açıp ara holde ilerleyerek Generalin çalıştığı odaya yöneldi. Kapı yarı aralıktı. General telefonda konuşuyordu.
‘’Biliyorsun bu hafta bizim için çok önemli bir gün. Ben bütün gizli yazışma ve krokileri inceledim. Gereken neyse yapılacaktır…’’
Masanın üzerindeki evrakları çantaya koyup sarhoş kafayla mırıldanmaya başladı.
‘’ 0.12.45.3.6.34.78.’’
Wilma sessizce yatak odasına dönüp yorganı kafasına çekti.
General soyunup yatağa girdi.
‘’Benim taş bebeğim, uyuyor musun? Seninle sevişmek istiyorum.
Wilma’nın midesindeki kramplar iki katına çıkmıştı. General seviştikten sonra derin uykuya daldı.Wilma yeniden yataktan kalktı. Çalışma odasına gitti. Generalin silahının ucundaki susturucuyu kontrol etti. Odaya döndü. Silahı generalin açık uyuyan ağzına sokup tüm mermiyi boşalttı. Dolaba yöneldi. Bol bir elbise seçti. Şifrelenmiş çantayı açıp içindeki kroki ve yazışmaları sütyen ve kiloduna yerleştirdi. Üzerine geniş dökümlü mantosunu giyerek evi terk etti.
***
Alman askeri üstü açık askeri araçta uzun namlulu silahını yol aşağıya giden kızın sırtına doğrultup nişan aldı.
‘’Zikzak çiz Allahın belası şoför, kızın bisikleti zikzaklar çizerek gidiyor görmüyor musun? Uçuyor sanki, boşa kurşun sallıyoruz. Hah oluyor zikzak yap.’’
Asker silahı ateşledi. Uzun saçlı kız aniden kayboldu yol kıvrımlarında.
‘’Galiba vuruldu. Kesin yol kenarındaki bir çukura düşmüştür. Dedi asker .’’Arabayı durdur’’
Kızın kaybolduğu yere bakan Alman askeri şaşkınlıkla ellerini iki yana açarak,
‘’Tanrım olamaz böyle bir şey,benim uzun namlu silah kızı uzaya yolladı. Buranın her tarafı kayalık ve yer yer uçurumlarla dolu. Ölüler bizim işimize yaramaz gidelim…’’
Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Ay alabildiğine parlaktı. Daniel telsizin başından kalktı. İsteksizce kulübenin önünde gökyüzüne baktı.
‘’Bugün Pazar Anbi kesinlikle Tanrıya dua ediyordur. Ailemi görecek miyim?’’
İçi sıkılmıştı.
‘’Lidia nerede kaldın.’’
Lidia bisikletiyle kendini kayalıklardan aşağıya atmıştı. Topallıyordu. Örgülü saçları açılmış yüzündeki çizikleri kapatıyordu. Ellerinin içi parçalanmıştı.
‘’Daniel ‘’ dedi .’’Seni son kez görmeliyim.’’
Tüm kuvvetini sağ ayağına vererek ormanın içlerine doğru yürümeye çalıştı.
Sabah olmuştu. Ellerini başının arasına alan Daniel çıldırmak üzereydi. Dışarıda bir inilti sesi duydu. Silahını alarak yavaşça pencerenin kenarına geçti. Gözü ağaçların arasında boylu boyunca uzanmış kadına takıldı.
‘’Olamaz.’’ dedi.
Kendini son surat dışarıya attı. Yerde yatan Lidia’yı kucaklayıp kulübenin içindeki yumuşak şiltenin üzerine yavaşça yatırdı.
‘’Lidia neyin var sevgilim…’’
‘’İyiyim Daniel, sadece kayalıklardan düştüm. Önemli bir şey değil. Sadece ellerim ve yüzüm çizildi. Bir de ayağım, ayak bileğim burkuldu. O yüzden geciktim…’’
Daniel Lidia’nın dağınık saçlarını arkaya götürüp topladı. Küçük bir tasa koyduğu suya bez parçasını batırıp Lidia’nın yüz ve ellerindeki çiziklerden sızan kanları temizledi. Küçük bir tahta parçasını temiz bir beze sarıp ayak bileğine sıkıca bağladı.
‘’Canın acıyor Lidia, belki ayak bileğinde çatlak oluşmuştur. Bir süre böyle kalsın.’’
Lidia’nın başını kolunun üstüne koydu. Yanına uzandı.
‘’Biliyor musun ‘’ dedi.
Lidia gülümsedi.
‘’Bilmiyorum ama tahmin ediyorum …’’dedi
Daniel elini kızın yanağına götürüp hafifçe okşadı. O da gülümsedi.
‘’Neyi tahmin ediyorsun ki.’’
Lidia Daniel’in uzamış sakallarını tutarak başını yana çevirdi. Kulağına fısıldamaya başladı. Daniel genç kızın sıcak nefesini boynunda hissetti.
‘’İyi fikir’’dedi. ‘’Çıldırmış özgür bir nehirde ağzımı senin için açacağıma emin olabilirsin…’’
Daniel elini Lidia’nın beline götürdü. Ellerine kan bulaşmıştı.
‘’Tanrım sen vurulmuşsun. LİDİA .’’
Lidia kendinden geçmişti.
***
‘’Şimdi her yerde bu Alman faşist köpekler beni arıyor Andreas.. .’’
Wilma aynanın karşısına geçip gözlerine kahverengi lensi yerleştirdi. Saçını siyaha boyadı. Üzerindeki Alman kimliğini yaktı.
Andreas masaya yaslanmış genç kadına bakıyordu.
‘’Ne çok aynaya bakıyorsun. Al bakalım gerçek kimliğini Serafina…’’
Kroki ve belgeleri inceledin mi Andreas , neymiş bu önemli şey…’’
Andreas başındaki şapkayı düzelterek.
‘’Of Serafina, öyle böyle değil. Büyük balıklar oltaya takılacaklar …’ dedi. Devam etti konuşmasına.
‘’ Aleksy ve Augustyn’i alıp Daniel’in yanına gitmeliyiz. Burada kalmamız artık imkânsız. Oraya gidip hep beraber bir karar alacağız…’’
‘’Bir an önce bu gitme işini hallet yoksa mide krampından öleceğim…’’
‘’Müthiş bir kadınsın sen Serafina, her kılığa girmek sana çok yakışıyor…’’
‘’Unutma, çok iyi eğitim almış bir tiyatro sanatçısıyla konuşuyorsun uyuz adam.Seni seviyorum…’’
‘’Bana evlenme teklif ettin sanırım.’’
Serafina siyah saçlarını düzeltti. Bu kadar gürültülü bir gecede aşağılık Alman namlularının altında nasıl şakalaştıklarına hayret etti. Hoşuna gitmişti.
‘ Aleksy ‘dedi Daniel ‘’ Lidia iyi olacak mı?..’’
Aleksy savaş nedeniyle tıp fakültesini yarım bırakıp direnişçilere katılmıştı.
‘’Kurşunu belinden çıkardım. Hassas bölgeye isabet etmemiş. Felç olabilirdi. Ayrıca mikrop kapmasını ve kanamayı engellemişsin. Bu işimi kolaylaştırdı. Bir kaç gün sonra kendine gelecek korkmana gerek yok artık. Biz şimdi neleri yapacağımızı konuşalım.
Daniel krokiye baktı.
‘’ Bu Alman faşistleri dar geçitteki köprüyü kullanacaklar. Böylece yolu kısaltmış olacaklar. Polonya’nın içlerine doğru yayılacaklar. Şimdilik sadece havadan bomba yağdırıyorlar. Ertesi gün tren yolunu kullanacaklar. Hareketli günler bizi bekliyor. Andreas, sen geçitteki köprüyü tutup oldukça kalabalık ateşböcekleriyle hareket edeceksin. Aleksy ve ben tren yollarındaki titreşimleri susturacağız…’’
Serafina avuçlarını bir kaç kez birbirine çarparak Daniel’e bağırdı.
‘’Hop dur bakalım. Lidia ile ben ormanda kozalak mı toplayacağız.’’
Lidia gözlerini açmıştı.
‘’Elbette hayır .’ dedi.
Ormanın içinde binlerce ateşböceği çatlarcasına bağırıyordu. Bir kısmı yere düşüp ölecekti. Bir kısmı kaybolup gidecekti. Bir kısmı…
lacivertiğnedenlik
YORUMLAR
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Zaman geçti, geride sadece yaşanmışlıkların eseri kaldı.. Hayal gücünde bu zamanlar yeniden canlanıyor..
Acaba tamamen unutulup yeniden yaşanır mı o korkunç, karanlık zaman...
Ders almak mümkün mü kısa hikayelerden?
Tebrik ederim lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Yapma Aysu, hikayede olsa bu kadar kolay kıyılmamalı cana... :'(
Öptümmmm...
lacivertiğnedenlik
Önce bir hayal kurdular
Hayallerindeki kötü adamı yesin diye
Büyük bir canavar uydurdular
Sonra canavar yürüdü
Ateş saçarak baktı etrafa
Yıldırımlar çakıyordu gözlerinden
Canavar acıkınca rüyalardaki bütün kötü adamları yedi.
Doymadı...
Bütün iyi adamları yedi
Doymadı...
Bütün çocukları yedi.
Doymadı...
Bütün çiçekleri yedi.
Doymadı...
Bütün rüyaları yedi
Doymadı.
Canavarı durdurmak için rüyalarında
Daha büyük bir canavar hayal ettiler
Yeni ve eski canavar karşılaşınca
El ele tutuşup lünaparka gittiler...
Zoran Todorovic Kumansky---1923
Selam ve saygı ile değerli yazar..
erolabi tarafından 6/25/2012 9:23:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi
Zoran Todorovic Kumansky---1923
ba ba ba bi de 1923 de yazmış hesapta...
Saygıdeğer dostum lacivertiğnedenlik,
Az önce bir romanın bir kaç sayfasını okudum.Ve ağzım açık kalarak tüm olaylar gözlerimde canlandı.Soluksuz okunacak dolu dizgin olaylar. Bir çok yerini bilerek uzatmamamak için kısaltmışsın hislerimde yanılmam. ya bu işi öykü serisi yapmamak için yada bir bölümlük yapmak için sanki yapmışsın gibi geldi bana. Ama ne olursa olsun uzun zamandır okumadığım türdü.
Bir an Almanlarla ilgili. ( gestepo, aus vil saçmada buna benzer kelimeler aklımdan geçti)
Neyse ben daha fazla saçmaladan...
Umarım bunun devamını okumakta nasip olur.Dostum tek kelimeyle mükemmel bir roman kesiti bu yazı.....
Ellerine ve yüreğine sağlık....Kutlarım...En derin saygılarımlasın her daim....
lacivertiğnedenlik
sevgiler teşekkürler
DİLEK YILDIZI
Keşke uzun yazmış olsaydınız keşke...
Dediğim gibi bu yazı kesinlikle romanımsı...
en derin sevgi ve saygılarımla....