- 517 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Miras
Miras
Ölen kişilerin yakınlarına kalan maddi veya manevi her şeye “Miras” diyebiliriz.
Yakınların kalan mirası kabul etme mecburiyetleri yoktur! Genellikle yakınlar mirasın menfaatli olan kısmına tav olurlar. Miras konusunda “Ya hep ya hiç” kuralı işler; mirası kabul edenler hem borcu hem alacağı kabul etmiş sayılırlar. Bazı durumlarda borçlar bırakılan mal veya paradan daha fazla olabilir; böyle durumlarda malları ve paraları alıp borcu reddetmek gibi bir kolaylık yok! Miras kabul edilirken bu durumlar düşünülür! Miras hukuku zaten kanunlarla düzenlenir. Her ülkede birbirine yakın da olsa değişik durumlar olabilir. Dileyenler avukatı aracılığıyla “Miras” konusunu vasiyetle düzenleyebilir.
Veda Hutbesi’nde “Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur.” Denilir. Kuranda miras konusunda bahisler mevcut, oraya yönlendiriliyor. Kanunlarla dini esasların paralel olmadığı açık elbet! Özellikle kadınların miras konusunda yarım hissedar olması konusundaki hükümler... Maddi miras konusunda kanunlar çerçevesinde hareket edilebilir.
Küçük dairede (Aile) içersinde mirasın reddedilmesi mümkün olsa da büyük dairede (Devlet) ataların mirası, iyi / kötü zorunlu devir alınır. Büyük dairede devamlılık esastır. Yani önceki liderlerin devlet adına yaptıkları borç yada kazanç gelecek nesle devredilir! Atalar, torunlarını borç batağına sokabilir ya da onlara çok güzel bir miras bırakabilir.
Ben asıl manevi miras konusuna değineceğim; peygamberler atalarından devir aldıkları güzel şeyleri (manevi miras) daha da geliştirerek torunlarına devretmişler. Müşrikler ise atalarından devir aldıkları kötü mirasa sahip çıkarak onu daha da kötüleştirmeyi seçmişlerdir. Bu nedenle yeni gelen dini kabul etmeyerek atalarının manevi mirası olan bozuk esaslara sıkı sıkıya sarılmışlar. Yani her iki durumda olanlar da aslında atalarından kalan manevi mirasa sahip çıkmışlar! Hz. Muhammed (S.A.V) atası Hz.İbrahim’in mirasına sahip çıkmış hatta namaz içinde edilen dualarda Hz. İbrahim’in isminin geçmesi bunun işaretidir.
“Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine
rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim’e ve İbrahim’in
ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız
sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.”
“Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine
hayır ve bereket ver. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine
verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye lâyık yalnız sensin, şan ve
şeref sahibi de sensin.”
“Rabbimiz! Beni, anamı, babamı ve bütün mü’minleri
hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla.”
(İbrahim, 14/41)
Cennet dahi mirastır! Kişi kendi Cenneti’ni Dünya’da iken eker, diğer boyutlarda biçer.
Meryem Sûresinin 63 . Ayetinde; “İşte bu, kullarımızdan Allah’a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir.”
Aslında “Kuran” dahi mirastır!
“Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir. Hiç şüphesiz senin Rabbin hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir.” Fussilet Sûresi / 43
Son tahlilde; günümüzde atalarının manevi mirası ile övünenler, zaman içinde bu mirasın değişikliğe uğraması, yozlaşması konusunda yeterince dikkatli mi? Yoksa müşriklerin yaptığı gibi; “Atalarımızın dininden vazgeçmeyiz.” Diyerek hata mı ediyorlar!
Selametle;
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.