Muhabbet rahmet sağnağına dönüşüp dökülünce kararmış kalplere, insan , tırnaklarından başlayıp saç uçlarından çıkan bir dalgalanmayla silkelenir. Alışmıştır oysa masalara meze olup birkaç kendini bilmezin eğlenceliği olmaya.Zift bulaşmış zihinlerin gönlünde,
çiçek açtığı görülmüş müdür? Bulundukları mahalde
güller açıyor mudur, ya da hanımelleri sokakları, caddeleri o mis gibi kokusuyla tütsülüyor mudur? Kalbi ve beyni
aşk değil de şehvet doldurmuşsa görmez olur o gören gözler,bilmez olur o anlayan beyinler.Filik saçlı güzeller, iki tatlı sözün tahtına oturup rezillerin oyuncağı oluyorlar ya,
aşk olsun.
Tertemiz bir aydınlıkla geldikleri yerden,
gecenin karanlığını korkutan bir örtüyle çekip gitmek ne acıdır? Gelişleriyle yüzlerde
gül açtıran , nice kırık yürekleri buluşturan bu gonca dudaklılar,düştükleri iğrenç durumlarda nice
gülistanları bataklığa dönüştürmüşlerdir.Heyecanla bakan gözlerin ferini ,mum söndürür gibi iğreti bir nefesle söndürmüşlerdir. Yere sağlam basan topukları törpülemişler,dizdeki dermana mayın döşemişlerdir.Can can diye atan yürekleri, Yusuf kuyularına abdestsiz gömmüşlerdir.Bir mezar taşını çok görüyorsunuz ya sizi kendilerine giydiren aşıklara,
aşk olsun.
Sevgileri
çiçek çiçek çoğalıp , şehir ülke koyunlarda gezdirilen
sevgililer ,aşığına eza çektirmesini çok iyi bilirler.Geceler boyu mahallesinde bekçilik yapan ,sokak köpeklerini sırf
sevgiliden ötürü kendine
dost edinen, sırdaş edinen aşığı ,bir yarım gamzeyle toza toprağa gömmeyi iyi bilirler.Aşk son perdedeyken hiç beklenmedik bir anda enseye indirilen şamar gibi çekip gitmeyi de iyi bilirler.Bugüne kadar hiç böyle saf, katıksız, kan gibi koyu sevilemediklerini de iyi bilirler.Karşılık beklemeden, bir objeymiş gibi algılanmadan sırf yaradandan ötürü dalga dalga, bayrak bayrak sevildiklerini bilirler.Tende can ,damarda akan kan,alında nur olduklarını bilirler.Yeri geldiğinde aşığının ,ömrünü ömürlerinin üzerine gözlerini kırpmadan mutluluğa koştukları gibi seve seve vereceklerini de bilirler.Bilmeden gidenlere
aşk olsun.
Sonsuzluğu kuşatan saf ,billur
aşkı terk edip, geçici lezzetlerin kucağına oturmak ne acı. Sılandayken
gurbet acısı yaşamak gibi.Cennet bahşedilmişken elinin tersiyle itip aslında bütün güzellikler
cehennemde ve yerim orası demek gibi. Sarayları bırakıp viranelere taşınmak hangi aklın karıdır.Ay tutulur,
güneş de tutulur bu tabiatın dengesi içindir.Akıl tutulmuşsa ya.Bu aşığa mı kardır yoksa
sevgiliye mi? Gama gömülmek, elem kıyafetini giyimek, vakti gelmeden ötelere göç etmeyi düşünmek neyin nesidir.Vakitsiz gitmeyi aşığın beynine ve gönlüne düşürenlere
aşk olsun.
Giden mi ateşten gömleği giymiştir yoksa geride elleri koynunda kalan mı? Ya da ne fark eder? Yanan ,acıyan,kanayan yürek olduktan sonra değişen ne olacaktır? Aşk bir bedende yek vücut olmak değil miydi? Aşık yanınca
sevgili zaten yanmıştır demek.Sevgili tutuşmuşsa aşıkta bu volkana dönüşmüştür .Hatta bu ateş
güneşi kıskandıracak boyuttadır.Bir bedende bir olmayı başaramamışsa
aşk, suya yazılmıştır demektir.Yürek bir atmıyorsa arz istikametini şaşırsa ne olur, gökler yere inse ne .Kıyametler kopsa ,
dünya fırtınaların, tayfunların istilasına uğrasa ne olur.Giden yanmayı göze alarak gitmiştir.Çünkü kendisindeki cılız bir ateştir.Bu ateşin sönmesi için bir
bebek nefesi yetecektir.Aşık öyle midir?O yandıkça ah edecek ,ah ettikçe dumanları göğe yükselecek ve göğün gören gözlerini örtüleyecektir.Bu kadarıyla kalmayacak iniltileri alemi kasıp kavuracak ,sadece yerin üstündekileri değil, yerin altındakileri de rahatsız edecektir.Dünya döndükçe aşığın yüreğinde bu hisler devir edecektir.En elzem
zamanda çekip gidenlere
aşk olsun.