- 673 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Edebiyat Bölümünden yeni mesun olan Elazığlı Semih Çelik ile Tokat ta öğrenci olmak üzerine...
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT BÖLÜMÜNDEN BU SENE MEZUN OLAN SEMİH ÇELİK: “ KAÇMAKLA KAHRAMAN OLUNMAZ “ DEDİ
Tokat’a her sene bir çok öğrenci Üniversite okumaya geliyor. Hepsinin de ayrı bir hikayesi var . Bu hikayeleri Tokat^ta yaşayan herkes bilmeli ki Üniversitemiz gelişsin. Hikayelerin hepsini bilemeyeceğimize göre bildiklerimizle röportaj yapalım istedim. Semih Çelik ile bu röportaj ortaya çıktı. O’na Edebiyat Öğretmenliği veya Akademisyenliğinde Tokatlılar adına üstün başarılar diliyorum.
SORU: 4 yıl boyunca Tokat’ta okudunuz. Tokat’ta öğrenci olmak nasıl bir duygu?
SEMİH ÇELİK: Şu koskoca 4 yılda öyle anılarım oldu ki öyle duygular yaşadım ki hangisinden bahsedeyim bilmiyorum. Bu anılar, hayatıma renk kattı. Mezun oldum ve şu an karmakarışık duygular içerisindeyim. Bir zamanlar kaçıp gitmek istediğim bu şehirden şimdi ayrılmak zor geliyor. Acısıyla ve tatlısıyla o kadar çok anılarım oldu ki anılarım kollarımdan tutmuş sanki gitme diyor. Ve ilginç olan hiç farkında bile olmadığınız bu duyguların farkına, ayrılık vakti gelince varıyorsunuz. Bana birtakım tecrübeler yaşatan, hayatın farklı bir yönünü gösteren, farklı kültürden insanları tanımama vesile olan Tokat’ta yaşamak güzeldi. Ama, insan zamanı geldiğinde elveda diyebilecek cesarete sahip olabilmeli ki hayat ona yeni bir merhaba desin. O zaman bana da elveda ak zambaklar şehri Tokat, merhaba yeni hayat demek düşüyor. :)
SORU: 1. Sınıftan bu yana edebiyat size ne kazandırdı? Edebiyat sizce neden önemli?
SEMİH ÇELİK: Dönüp arkama baktığım zaman: “Bana edebiyat ne kazandırdı ya da okuduklarım?” dediğimde, avucumu dolduracak kadar kelimeler dökülür mü dudaklarımdan? Evet dökülür, hatta avuçlarımdan taşar. Edebiyat, başlı başına bir sanattır. Hayatınıza edebiyat girmiş ise, ruhi yapınız değişiyor. Edebiyat öyle bir sanattır ki, içinde ruha nâmümkün hazlar veren, sanatçısının dahi içinde kaybolabileceği kadar derin bir sanattır. Edebiyatın her alanından farklı bir şeyler öğrendim ve farklı bir tat aldım. Eski Türk edebiyatı dersinde, sevgililerin en güzelini tanıdım. Sayfalarca yazılabilecek manaları iki mısraya sığdırdık. Halk edebiyatı dersinde aşkı, özlemi, gurbeti daha farklı yaşadım. İnsanımızın manevi ve ahlâki değerlerinin his dünyalarında canlığını kaybetmediğini öğrendim. Yeni Türk edebiyatı dersinde, yeni bir dünyaya kapıları açtık. Aydınlarımızın kalem savaşlarına, her şeyin düşünülebileceği; fakat bazı durumlarda yazmanın suç sayılabileceğine tanıklık ettik. Romanlarda, hikâyelerde, şiirlerde hayatımıza dair birçok parça buldum. Dil derslerinde, asırlar öncesine yolculuk yaptık. Orhun abidelerinde yolculuğa başlarsınız. Ne kadar zengin bir dile ve kültüre sahip olduğunuzun farkına varırsınız. O dili ve kültürü işleye işleye günümüze kadar gelirsiniz. Kimi zaman Evliya Çelebi ile yolculuğa çıkarsınız, Kaşgar’lıda kültürünüzü, örf ve geleneklerinizi, dil varlığınızı bulursunuz. Yusuf Has Hacip’ten ” mutluluk veren bilgileri” öğrenirsiniz, Mevlana’nın dergâhına girer bir mesnevi okur, bir ney dinler semâya ellerinizi açarsınız. Edebiyat böyle bir sanat işte. Edebiyatta söylenmemiş ve söylenecek o kadar sözcük ve kelimeler vardır ki, bunlar nesilden nesile aktarılarak insanların yaşamında varlıklarını sürdürecektir.
SORU: Gaziosmanpaşa Üniversitesinin daha gelişmiş bir üniversite olması için neler önerirsiniz?
SEMİH ÇELİK: Gaziosmanpaşa üniversitesi, üniversiteye başladığım yıllarda içine kapanık bir üniversiteydi. Ancak üniversitenin yeni yönetimiyle birlikte kabuğunu yavaş yavaş kırmaya başladığını düşünüyorum. Üniversitede yeni fakültelerin açılması, teknopark gibi önemli bir araştırma merkezinin temelinin atılması üniversite açısından önemli gelişmelerdir. Eğer bölge üniversitesi olmak istiyorsanız, sağlam ve dinamik bir misyonunuzun olması gerekir. Gaziosmanpaşa üniversitesi de bölgede saygın bir üniversite olmayı başarabilecek güçtedir. Üniversitenin yurtiçi ve yurtdışı tanıtım fuarlarına önem vermesi gerekir. Bu fuarlarda aktif bir rol alınmalıdır. Üniversitemizin ev sahipliğinde yılda birkaç defa ulusal ve uluslararası sempozyumlar üniversitemizde yapılmalıdır. Üniversitede, öğrencilerin sosyal aktivitelerine ve kişisel gelişimlerine yönelik etkinlikler daha çok düzenlenmelidir. Gaziosmanpaşa üniversitesinde ciddi bir beyin göçünün yaşandığını görmekteyim. Üniversiteden ayrılan akademisyenlerin yerleri genellikle doldurulamamakta. Üniversitemizin, öğrencilerine koçluk edebilecek, onları yönlendirebilecek, iletişim yeteneği kuvvetli olan, güncel yeniliklere açık olabilen ve kendini sürekli geliştirme gayretinde olan akademisyenlere ihtiyacı vardır. Eğer bölge üniversitesi olmak istiyorsanız, akademik kadronuzu güçlü tutmanız gerekir.
SORU: Tokat halkının ve Gaziosmanpaşa Üniversitesi hocalarının öğrencilere bakış açısı nasıl? Nasıl olmalıdır?
SEMİH ÇELİK: Genellikle Tokat halkının öğrencilere ılımlı bir açıdan baktığını düşünüyorum. Ancak, öğrencilerin ve halkın birbirine karşı birtakım önyargıları var. Bu önyargıları kırabildiğimiz müddetçe daha uyumlu yaşayabileceğimize inanıyorum. İletişimin, saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde olması gerekir. Gaziosmanpaşa Üniversitesi hocalarının öğrencilere bakış açısını genel olarak bilmiyorum. Fakat, bölüm hocalarımı ne kadar övsem benim için azdır. Ben edebiyatı değerli hocalarımdan öğrendim ve edebiyatı onlar sayesinde sevdim. Hocalarımın her biri alanında uzman ve Türkoloji dünyasına önemli katkıları olan değerli akademisyenlerdir. Onların, bizlerin vatanımıza ve milletimize faydalı birer bireyler olarak yetişmemiz için ellerinden geleni yaptıklarına inanıyorum. Değerli hocalarımın her birine ayrı ayrı teşekkür eder, minnet ve şükranlarımı arz ederim.
SORU: Tokat’ta okul dışında tanıdığınız ve çok etkilendiğiniz insanlar oldu mu?
SEMİH ÇELİK: Elbette oldu. Eski Pazar kaymakamı olan hemşehrim Olgun Öner ve yine onun aracılığıyla tanışmış olduğum idari hakim ile yapmış olduğumuz sohbet benim için anlamlıydı. Onların tecrübelerinden faydalandığıma inanıyorum. Ve tabi ki, sizin okumaya, yazmaya, araştırmaya olan sevdanıza; yaşama sevincinize, azminize gıpta etmişimdir. Turan Bey, hani her insanın bir hayat hikâyesi vardır ya, ya da insanları birbirinden ayıran en büyük fark tecrübedir derler ya, işte ben o hikâyelerin ve tecrübelerin en güzelini Ali Paşa Camisinin avlusunda tesadüfen karşılaştığım 80 yaşındaki Mustafa Dede’den dinledim. Gözümü kırpmadan saatlerce dinlediğimi hatırlıyorum. Alın Mustafa Dede’yi karşınıza soru sormayın sadece dinleyin. O, zaten aklınızdan geçen sorulara ya bir gazelle, ya bir hikâye ile ve anlattıklarıyla cevap veriyor. Turan Bey, ben Mustafa Dede’den sanki tüm insanlığın ortak hikâyesini dinledim.
SORU: Tokat hakkında kafanızda nasıl bir şablon oluştu? Tokat ile ilgili neler söylemek istersiniz?
SEMİH ÇELİK: Bir dergide okumuştum. Yazar diyordu ki: “Şehirler, insanlar gibidir. Bir şehri sevmeniz için ruhunuzun o şehirle anlaşması ve kaynaşması gerekir. Ruhunuz, o şehirde rahatça dolaşıyor, dinleniyor, masumlaşıyorsa o şehri benimsemişsiniz demektir.” Benim de ruhum bazen bu şehirle anlaştı, bazen anlaşamadı. Bazen ruhum bu şehirde dinlendi, bazen yoruldu. Ama her şeye rağmen bu şehri sevdim. Tokat’ın belki de birçok sorunu vardır, ben bu sorunlara fazla değinmek istemiyorum; fakat birlik ve beraberlik olduğu sürece Tokat’ın kalkınması için hiçbir engel yoktur. Benim, öğrencilik hayatım boyunca sürekli yakındığım bir husus vardı. Anadolu’nun kültürel ve tarihsel dokusunu taşıyan bu şehir neden kendini gizliyor? Mevlana’nın övdüğü, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde bahsettiği bu şehir, kültürel ve tarihsel dokusunu neden yeterince tanıtamıyor? Tokat, kapılarını dışarıya ardına kadar açtığı taktirde ve dışarıya daha iyi tanıtıldığında hem Tokat hem de ülkemiz açısından önemli mesafeler kat edilecektir. Çünkü, şehirlerin tarihleri, bir ülkenin tarih ve kültür kaleleridir. Tokat şehri de bu kalelerden biridir. Yasemin Dutoğlu, eserinde Tokat’tan ne kadar da güzel bahsetmiş: “Dalıp gidin eski mahallelerinize. Artık geri gelmeyecek gibi durun. Sıcak, samimi, dostane sokaklarına gidin.Çıkmaz sokağın başında duruverin. Son kez bir daha geriye dönün ve seyre dalın.” Acaba bizler, ak zambaklar şehri Tokat’ın seyrine dalabiliyor muyuz?
SORU: Mezun oldunuz, bundan sonra neler yapmayı düşünüyorsunuz?
SEMİH ÇELİK: Evet, mezun oldum. Aslında hayat mücadelesi bundan sonra başlıyor. Öğrencilik hayatım bitti. Bir noktadan sonra ailenizin ve toplumun sizden birtakım beklentileri başlıyor. Tabi ki bu beklentileri , hayallerimle birlikte gerçekleştirmeye çalışacağım. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum ve bu alanda kendimi geliştirmek istiyorum. Tanpınar: “Kaçmakla kahraman olunmaz.” der. Belli hedef ve planlarım var. Hedeflerime ulaşmak için elimden geleni yapacağım ve hedeflerimden kaçmayacağım. Uzun bir yolculuk beni bekliyor. Bana düşen görev ise, çalışmak, mücadele etmek ve sabır. Türkoloji dünyasına, Türk edebiyatı ve tarihine bir nebze de olsa katkıda bulunmak istiyorum.
SORU: Kişisel gelişimin hayatınızdaki yeri nedir? Kişisel gelişimi önemsiyor musunuz?
SEMİH ÇELİK: Evet, önemsiyorum. Kişisel gelişim, hayata daha güçlü bakmak için ve hayatın zorluklarını daha kolay aşmak için önemlidir. Piyasada, kişisel gelişim ile ilgili birçok kitap ve dergi var. Fırsat buldukça takip etmeye çalışıyorum. Bence, kişisel gelişimin en önemli etkisi, insanlarda var olan; fakat göremediğimiz yönlerimizi ortaya çıkarmasıdır. Yani kişisel gelişim, insanlarda bir farkındalık oluşturuyor. Okuduğumuz kitaplarda kişisel gelişim genellikle, belli kavramlar etrafında şekilleniyor. Bunlar: Pozitif düşünce, mücadele etme, hedefe ulaşma, mutlu olma v.s… Peki bu kavramların insanoğlundaki karşılığı nedir? Bence şudur: Sabır=pozitif düşünce, mücadele etme, hedefe ulaşma. Şükür= pozitif düşünce, mutlu olma.
TURAN YALÇIN-TOKAT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.