- 1654 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Hayatın Anlamı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayatın anlamı…
Hayat kavuşmak ve ayrılmaktan ibarettir demişti bir dostum. Ne garip… Ama sanırım gerçekte bu. Gurbet ve vuslat. Belki de hiç vuslata erememek… Diğeri olmadan birinin anlamsız olduğu iki kelime. Doğrusu daha dünyaya gelirken ayrılmıştık en sevdiğimizden ve ağlayarak ayak basmıştık yeryüzüne. Aslında bu ağlayışımızdan belliydi ömrümüzü gözyaşlarıyla geçireceğimiz. Her kavuşmamızda sahip olduğumuz sevinç yumağının ayrılıklarda ilmik ilmik çözüldüğünü gördükçe hayatın ne anlama geldiğini daha iyi anladık. Ama yine de önünü alamadık kahreden ayrılıkların, kaybedişlerin… taki aynalarda fark edinceye kadar ayrılıkların soğuk yüzünü ve yüzümüzde bıraktığı kıvrım kıvrım izleri, yada saçlarımızın renginde ki incecik değişimleri…
En ilkin annemizin sıcak kucağından alıp simalarını ilk defa gördüğümüz bir yığın akranımız ve hiç tanımadığımız bir öğretmenin avucuna bıraktılar eti senin kemiği benim hesabına. Üzülüp ağladık, ayrılmak istemedik annemizden… Hani o soğuk kış akşamlarında göğsünde ısındığımız, karanlık gecelerde kollarında huzur bulduğumuz biricik annemizden… Bir süre sonra tanıyıp sevdik öğretmenimizi ve arkadaşlarımızı fakat okul bitti dediler. Ve ayrılmak zorunda kaldık ikinci kez sevdiklerimizden… Sonra başka okullar… Başka başka dostlar edindik bir gün terk etmek için. Güzel mi güzel kızlar sevdik, sarışını, kumralı her biri ayrı güzel. İlk kaybedişimiz değildi sevdiğimiz kızın bir başkasına gidişi.
Sonra sadık dostlarımız vardı, ölümüne dost olduklarımız. İyi ve kötü zamanlarımızda, hastalık ve sağlığımızda birlikte olacağımızı düşündüğümüz… Düştüğümüzde anladık her şeyi. Uzattığımız el boşlukta kalmıştı… Aslında alışmış olmalıydık kaybetmeye… Ve belki de hiç olmamıştı böyle dostlarımız, yani biz öyle sanmıştık yüreğimizde ki o çocuksu o sevecen yanımızla… O zaman lügatimize yeni bir kelime daha eklendi; İhanet.
Bir gün bizi anlayan güzel bir kız çıktı karşımıza, evlendik. Sonra çocuklar sonra tekrar tekrara ayrılık sahneleri…
Her ayrılışımızda yüreğimizden bir parçayı da bıraktık orda. Yıprandık, hırpalandık, kar yağdı şakaklarımıza, kısacası yorulduk arkadaş… Aslında işin özü artık kaybetmek istemiyorum ben… Ayrılığın, hüznün, ihanetin, sevgisizliğin, olmadığı yerler istiyorum artık… her ayrılıkta ağlatan olmak, ağlayan olmak istemiyorum ben. Ayrılıkların olmadığı bir dünya istiyorum sadece kendim için değil, tüm sevdiklerim için.
Ne garip böyle bir yer bulamayacağımı, bulsam bile eğer adı dünya ise bir gün onu da kaybedeceğimi biliyorum…
O halde neyi bekliyoruz… hala görebilen gözlerimiz varken neden sevdiklerimizin gözlerine bir kez daha bakmıyoruz en içten duygularla. Ve işiten bir kulağımız varken neden bir kez olsun dinlemiyoruz, anlamaya çalışmıyoruz onları. Ve hala sevebilecek bir yüreğimiz varken neden kırıp geçiriyoruz sevdiğimizi sandığımız insanları?
Eğer bir gün biri çıkıp ta karşımıza görebilecek, duyabilecek ve sevebilecek üç gününüz kaldı demiş olsaydı. Neyi değiştirirdi bu üç gün hayatımızda acaba? Bu üç gün sevdiklerimizin gözlerine nasıl bakardık acaba? Hayatımızın kalan şu üç kısa günü için yeniden sevmeye ne dersiniz?
Ebedi mutluluk ve sınırsız saadet dolu gün ve yerlerde buluşmak temennisiyle…
24/12/02 karpuzkaldıran- antalya
YORUMLAR
Ne güzel başlamış yazı...
Ne kadar doğru, tüm sevdiklerimizden sanki ayrılmak için kavuşuyoruz. Kısacık sürüyor mutluluklar... Ayak basarken dünya'ya ağlamışız. O zamandan belliymiş acı çekeceğimiz...
Ayrılık mı anlamlı yapıyor hayatı bilinmez ama herkese göre bu sıralama değişir.. Hayatın rengi herkese farklı görünür. Kimine simsiyah, kimine masmavi... Toz pembe görmeye çalışırız bazen. Ama kısa sürer.. Tüm renkler geçici gibi...
Tüm sevdiklerimizden hayatımızın farklı zamanlarında ayrılıyoruz. Belki de ölüme hazırlık bu! Giderken fazla bir şeyimiz kalmıyor, çünkü o kadar çok kaybediyoruz ki hayatta... Herkes kaybediyorsa, kimk azanıyor hayatta hiç bilemiyorum :(
Ayrılıkların, ağlamaların olmadığı bir yer var mı? Yok ki... Olsa muhakkak orada olurduk. Çünkü en çok orada olmayı sevenler hakediyor. En çok sevenler ayrılıyor...
Umaım bakabiliriz sevdiklerimizin gözlerine, daha fazla kaybetmeden...
Üç gün, beş gün farketmiyor sonuçta. Hepimiz misafir olarak geldiğimiz dünya dan ağlayarak uğurlanıyoruz, demek ki seviliyoruz...
Yazınız beni aldı, götürdü...
Çok güzeldi,
Tebriklerimle,
Sevgili yazar...
Hayat kısa olduğunu size anlattığı anda değişiyor ona bakışınız...
Daha bir seviyorsunuz, mutluluk en tesirli ağrı kesiciden bile etkili oluyor tüm acılarınıza...
Hayattan kısa olduğunun haberini almış biri olarak ve ölümün göz kırtığı bir can olarak,
hayat sadece sevince güzel gerçekten demek zor değil inanın...
Kırgınlık, küskünlük bi garip geliyor insana...
Ha elbetteki size zarar verenden uzaklaşacaksınız ona birşey diyemem...
Fakat bilerek ve isteyerek gönül kıranlara sözüm; hayat kısa hem de çok...
Ve sırattan geçmek kadar zor bence kırılan yüreği onarmak...
Bu düşündürücü ve güzel yazınızın güne layık görülmesine mutlu oldum...
Tebrikler...
Ne güzel ve ne doğru tanımlamışsınız Hayatı...Hemen herkesin düşündüğü hissettiği ve yaşadığı gibi...Anneniz-babanız. Yakınlarınız. Dostlarınız. Can arkadaşlarınız.Sevgilileriniz. Aşık olduğunuz eşiniz. Aşk mahsulü çocuklarınız...Hani neredeler şimdi? Temenniler. Dilekler tüm dünya insanında hep aynı dilden...Ama sürdürmek için hiç bir şey gelmiyor elden.
İşte bu nedenledir ki bırakalım bu boş lafları. Ademoğlu en tehlikeli ve güvenilmez bir varlık aslında.
Selamlar.