Kirli Satranç!
Basamak bir!
Gece seansının a4 de yansımasının tekrarlarından biri. Kulak pamukların kalsın, bildiğin önemsiz söyleşiler.
Bedensel uzaklığı bırak! O yakın olsa da uzak zaten. Derdim sendeki sen değil. Benim derdim bendeki sen birikintileri.
Unutmadan,, Ahmet Kaya dinliyorum tebessümleyerek ’senin’ inadına, ultimatonlarının inadına, siz benim neden içtiğimi nereden bileceksiniz diyor.
Her zaman yapmam bunu. Tam da şu kıvrımlı saatte dürüstçe kıvırasım var.
Seve seve otomani yaşayabilirim. Sadece saçlarımdaki telleri değil, el parmaklarımı da tek tek vücudumdan çıkartıp çıkartıp atasım var!
Hatta kollarımı da sökebilirim! Kopartabilirim!
İstemiyorum ki geçsin!
Söküp atıp çıkartmanın kendisi çare zaten. Ciğerim
derdin ya!
Tapardım.
Küfrediyorum şimdi!
Hamle iki..
Ayak taban kasının kaskatı olduğunu bilir misin?
Hissizliği hissetmek ne gevşetici değil mi? Tabi bu hissetmediğin anlamına gelmiyor. Kabul etmek istemediğin ’hissi’ güzel mantoluyorsun sen, bravoyu hak ettin yine!
Sevin.
Ya da santranç tahtasındaki hamlelerin gerisini konuşalım. Yüzününü çevirme ama. İç yüzün gerçeğe dönük olsun!
Kalp taşırası Aşk beslerken
ağızdan taşarcasına sövüyorum!