- 1150 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bana doğru göç et
“ Her insan öldürür gene de sevdiğini ” Oscar Wilde
Yüzünde belirecek bir tebessüme hiç bu kadar muhtaç olmamıştım. Parkta salıncaklar günlerdir sensiz sallanıyor. Gölgen bir ağacın ardına mahzun mahzun saklanmış, kedilerse mırıl mırıl ağlıyor bir köşede. Büyüdüğünde gelinim ol diye sana takılmadan bırakmayan fırıncımız, gözlerin ışıldayarak tezgâhın önünde beklediğin mahallenin dönercisi keyifsiz. Önemli günlerin tarihini bir yere kaydederler ya unutmamak için, ben yazmıyorum. Kalbime kahır tohumunu ektiğim o günü, ellerimi yok etmek istediğim o günü, toprağı eşeleyip içinde kaybolmak istediğim o günü film gibi geri sarıp silmek istiyorum hafızamızdan.
Camdan vuran güneş ışığı yüzünün yorgunluğunu iyice belirginleştiriyor. Beyaz bir tasın içinde buz kalıpları, yine beyaz bezler başında, avuçlarında. Dışarıda tertemiz bir hava varken, başucunda ki oksijen tüpü ne kadar tezat duruyor. Benim gibi. Teninde açan çiçeklere baktıkça, sevimsiz bir bekleyişin kasveti kaplıyor yüzümü. Hissettiğim suçluluk duygusunun beni senden de hızlı ölüme götürdüğünü bir bilsen. Yüzüm utançtan yere düşmüş, gözlerimi gözlerinden kaçırarak iyileşmeni bekliyorum. Sabırla değil, tükettim onu çoktan.
Nefesini sayıyorum, bir, iki, beş… Otuz nefesten az olmamalı dediler. On, on beş… Şakağımda ki damar iyice morardı, kalınlaştı. Aynı soru zihnimde dolanıp duruyor. Hiç ölüme kapı açabilir miydi mercimek tanesi kadar bir hap? Açarmış. Bir şeyin cüssesinin küçüklüğüne aldanıp, hafife almamayı bu olaydan başka kim öğretilebilirdi ki bana. Avucumda bir yanık izi, hâlâ aynı tazelikte. Sel gider izi kalır dedikleri böyle bir şeymiş demek ki. Derin hem de. O gece, ağır bir bedele adım attığımdan bihaber, elime geçen ilk ilaçla çektiğin acıya susturulması gereken feryat muamelesi yapmıştım. Bilseydim, çaresizliğe aldanıp içirir miydim o ilacı.
Doktor :
“ Konuşabilmesi onun için bir yaşam belirtisidir, uyutmayın ” dedi ve ardından ekledi, “ On gün bekleyeceğiz . ”
On gün ! Ben o ana kadar hiçbir şeyi beklememiştim ki. Ne bir sevgiliyi, ne asker yolunu, ne de sıcak bir yuvanın hayalini. On gün… Korkuyorum, kapatma gözlerini kızım ! Sana o güne kadar uyku güzeldir, bizi dinlendirir dediğimi de unut. Biliyorum, zordur bedenin, beynin beklentileriyle mücadele etmek. Göz kapakları ince ve hafif bir deriyken, nasıl da ağırlaşıp karşı konulamaz bir güç olur çıkar iyi bilirim. Yaşamıştım. Göz kapağım, süt ve sen. Çoğu kez kazanmıştım mücadeleyi. Bazen yaşamak ve yaşatabilmek için bir süre acıya, zorluğa katlanmamız gerekebilir. Bugün yaşamak için uykuyu terk et kızım.
Susma, yarım yarım cümlelerin bugün çok değerli. Ağlamak, basamaksa eğer istediğimiz bir şeye kavuşmaya, hâlâ elde edebileceğime dair umudum var. Ben senin için dua ederek ağlayayım, sen de hâlâ yaşadığını bize göstermek için ağla. Büyük küçük birçok bedeller ödemeye alışmıştım belki şimdiye kadar, sensizliğe alışmak istemiyorum.
Sana, zorluklar insanı güçlendirir dediğimi de hatırla. Zaman zaman somon balıkları gibi nehirde akıntıya karşı ters yüzmek de gerekebiliyor. Doğdukları yere dönüş yolculuklarında birçok engelle mücadele eden balıkların azmini unutma. Bazen metrelerce yüksek şelaleleri bu azimleri sayesinde aşar, bazen sığ suları geçerken avlanma tehlikesiyle burun buruna gelir yine de göçlerinden vazgeçmezler. Göç etmek, yeni bir hayata tutunmaktır. Uyuma kızım, bana doğru göç et. Elimde sevdiğin masallar, şelalenin başında seni bekliyor olacağım. Söz, bu gece ve sonraki geceler yoruldum demeyecek, bittikçe sana Fizan’dan yeni masallar bulup getireceğim. Sen uyursan eğer, rüyaların içinde sokak sokak seni arayacak, bulamadığım her köşe başına bir darağacı kuracağım kendim için. Suçluyum biliyorum. Bilseydim yapmazdım diye kendimi kandırmaya çalışacak olsam da, kulağıma hep aynı cümleyi fısıldayacaklar.
“ Çünkü her insan öldürür sevdiğini, gene de ölmez insan ”
İsra Doğan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.