- 1025 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
ANNE ATLA
Yaşlanıyorum herhalde, artık beden teklemeye başladı. Sigarayı bıraktıktan sonra bazı sağlık problemlerim ortaya çıktı. Hastane ve doktor bilmezken maşallah hastanenin bütün ünitelerini öğrendim neredeyse. Çocuklarımda alıştılar artık ‘’Doktor ne dedi’’ diye sormuyorlar bile. Neyse sormasınlar ne diyeyim.
Sonra gençliğim ve onların küçüklüğü aklıma geldi. Gurg tavukları biliyor musunuz? Hani yumurtaya yatar civciv çıkarır ve sonra o civcivleri etrafına toplar. Civcivlerine biri zarar vermeye kalktığında aslan kesilir. Anaç tavuk önde civcivleri arkada tek sıra halinde yürürler. Gözünüzde canlandırırın, aynı ben öyleydim.
Çocuklar küçükken yazları Erdek’e gider en az bir ay kalırdım. Yine Erdek deyken bir gün babam bana demişti, ‘’Eray, gurg tavuklara benziyorsun kızım baksana arkanda civcivlerin tek sıra halinde seni takip ediyor’’. Arkama dönüp bakmıştım hakikaten de öyleydi. Arkamda büyük kızım on yaşlarında, onun arkasında ortaca kızım üç yaşında, en arkada da en küçüğü oğlum iki yaşında tek sıra halinde peşimden geliyorlar. Çocuklarım benden hiç ayrılmazdı, gurur mu duymalıyım, vay benim halime mi demeliyim bilmiyorum. Şimdi büyüdüler bazen ‘’Anne sen gitsene bir yerlere arkadaşlarına falan git evden çık biraz’’, diyorlar. Neredeyse evden kovacaklar. Bunaltıyormuşuz efendim onları, çokta çabuk bunalıyorlar strese giriyorlar. İki üç gün üst üste gezmeye gitsen bu seferde ‘’Anne sen ne çok geziyorsun?’’ diyorlar. Ben bu çocukların ne istediğini anlayamadım.
Hepsine teker teker bakıyorum, küçüklüklerini özledim. Çocuklarım küçükken beni yoruyorlar diye şikayet ederdim. Çocukları büyümüş benden büyük bir arkadaşım da ‘’Eray bu en güzel zamanların çocuklar büyüdükçe dertleri de büyüyecek’’, demişti. Bense o zamanlar inanmazdı buna ama doğruymuş. Şimdi de ‘’Evlendir ele karışta görürsün’’ diyorlar, korkuyorum. Keşke büyümeseler ve hep küçük kalsalar.
Sonra da bir anı geldi aklıma size o anımı anlatmak istiyorum. Diyeceksiniz arkadaşım madem ki anını anlatacaksın neden bu kadar uzatıyorsun. Aslında konuşmayı pek sevmem ama yazmayı seviyorum, ben ne yapayım. Ben böyleyim beni sevende böyle sevsin, ayrıca beni sevmeyende ölsün. Aman şaka yaptım Allah korusun toplu ölümler olur valla.
Büyük kızım 10 yaşlarındaydı. Küçük kızım 3 yaşında oğlumda 2 yaşının içinde olmalıydı. Çocuklar peşpeşe olduğundan ve bana yardımcı olan kimse olmadığından, tabiri caizse kafayı yemek üzereydim. Yorgun, bezgin bir haldeydim. Çocuklarım küçük diye evde hapis hayatı yaşıyordum resmen. Recep akşamları geç geliyordu ve bana pek yardımı dokunmuyordu. Biraz büyüdükten sonra hafta sonları bir gün ona bırakıp arkadaşlarla görüşmeye gidiyordum. İki hafta da bir birkaç saatlik kaçamaklarım oluyordu. Ancak o zaman kafam dinleniyordu.
. Hafta sonuydu. Kocam yani Recep de evdeydi, bende onun evde olmasından yararlanayım dedim. Evin camları yağmurlardan dolayı epey kirlenmişti. Aldım kovamı, suyumu, bezimi camları silmeye başladım. Çocuklar ve Recep o gün beni yine çıldırtmıştı. Bende onları korkutayım bakalım ne yapacaklar. Onlara bir oyun edeyim anlasınlar bakkalım kıymetimi tabii ki anlarlarsa.
Pencereye çıktım, pervazına basıp tutunarak pencerenin dışına adımımı attım. Başladım bağırmaya,‘’Bıktım artık sizden, kendimi aşağıya atacağım. Sizden kurtulacağım ne yaparsanız yapın ‘’. Hepsi bulunduğum odaya geldiler. Baktılar ben delenmişim, ‘’Atacağım kendimi’’diye bağırıyorum. Çocuklarlar, Recep şaşkın bir halde bana bakıyorlar. Ben başladım ağlamaya, ‘’Bıktım sizden artık, sürekli sizinle uğraşmaktan evde hapis olmaktan, yoruldum artık ve bıktım. Kendimi aşağıya atacağım, tutmayın beni’’, dedim.
Recep bana kendini acındırarak,’’ Salak mısın karı sen kendini atar ölürsen bana kim varır üç çoğumla, kim kabul eder, atlama’’, demeye başladı. Yüzünde kendini acındıracak bir ifade takınmış halde bana bakıyordu. Sonra da büyük kızım Aslı da başladı, ‘’ Anne ne olur kendini atma aşağıya, sen ölürsen bize kim bakacak. Babam işe gidiyor, bize kim bakacak. Kim yemek yapacak kim ütü yapacak. Ne olur bizi bırakıp atlama’’, diye ağlamaya başladı. Aslı bir yandan ağlıyor, bu seferde küçük kızım Gizem başladı ağlamaya. ‘’Anne ne olur atlama, babam işe gidiyor ablam okula gidiyor. Kardeşimle ben ne olacağız. Bize kim bakacak, kim yemek yapacak, kim evi temizleyecek, kim çamaşır yıkayacak. Ne olur anne atlama bizi bırakma’’, diye gözyaşlarıyla ağlamaya başladı. Zaten kızım Gizem küçüçük bir şeyde hemen ağlayan sulu göz bir çocuktu. Oğlum Berat daha iki yaşında en küçüğü yüzüme baktı. Kocaman bana gülümsedi ve ‘’Anne atla, atla anne’’, dedi. Hemen pencereden indim önce oğlumu sonra sırayla hepsini öptüm. ’Siz hayatımda olduğunuz sürece bana ölmek bile yasak, sizler için aşamam lazım’, dedim.
Kocam, kızlarım kendilerini düşünüyorlardı. Kendileri için ölmemi istemiyorlardı, kendi işlerini yapacak başka kimse olmadığı için atlama diyorlardı. Menfaatleri için yaşamamı istiyorlar. Onlar büyük olduğundan, menfaatin ne olduğunu biliyorlardı. Oğlum ise çok küçük olduğundan menfaatin ne demek olduğunu bilmiyordu ve atlayınca bir şey olmayacağını düşünüyordu. Ölümün oyun olduğunu düşündüğünden ‘’Anne atla’’ diyordu.
Ben atlamadım tabii ki ama yaşamamı bile kendileri için istediklerini anladım. Hayat tuhaf herkes kendini düşünüyor. Anneler hariç, onlar önce evlatlarını düşünüyorlar. Birde iskele babası görevini görmeyen babalar da hariç onlarda kendinden önce evlatlarını düşünüyorlar.
İskele babası, şam babası, mafya babası hariç bütün babaların, babalar gününü kutluyorum. Babamın ve çocuklarımın babası kocam Recebinde babalar gününü kutluyorum.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
17.06.2012
YORUMLAR
Bunun bir anı değil de, kurmaca olduğuna inanmak istiyorum. Ailenizin cevapları gerçekten bu şekilde olamaz!
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
Bizde o na "koso tavuk" derlerdi galiba...galiba diyorum zira kaç yıldır marketten başka yerde yumurta gördüğüm yok.
Yok öyle demeyin anne sevgisi başka bir şey. Menfaat solda sıfır kalır.
Balkonumda çamaşır askısında yuva yapan kumrudan biliyorum. annemden ,eşimden biliyorum.
Anne olmak ..
Başka bir şey.
Hayatın içinden olunca ne kadar "bizden " oluyor anlatılanlar.
Aşk için yazılan "riya" ve "belagat" a boca edilmiş yazılar gibi olmuyor.
Çok beğendim. saygı ile değerli yazar.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
erolabi
Sütaş'tan sonra o da pek tutmuyo ya...
:))))))))))))))
Karşılı olmayan sevgi,anne sevgisidir.
asla tartışılmaz.
başka sevgilerde kenarından köşesinden menfaat vardır.
güzel bir anlatım,gülümseten anılar.
tebrikler.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sizinde babalar gününüz kutlu olsun
saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
:)))gülümsettiniz hem de düşündürürken
güzel anlatımdı
kutlarım
sevgilerimle
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
efendim yazınızın konusu iç burkucu ama hayatın gerçekleri biz erkekler olarak biraz sizlere göre şanslıyız çocuklar konusunda çocuklara gelince kendi ayakları üstünde durmaya başladıları fazla istenmeyen oluyorsunuz malesef ihtiyaçlarını karşılayın ama karışmayın şimdikiler böyle ama yinede hayat herşeye rağmen yaşamaya değer diyorum emeğinize sağlık saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Çok güzel bir yazı.. anne demek.. emek,sevgi.ve fedakarlık demek benimkiler evden dışarıya çık demiyorlar ama; evde de sürekli beni takip ediyorlar kaç tane kahve içtim,kaç tane çay içtim,hangi internet sitelerine, girdim telefonda, kimle konuştum kaç sigara içtim iyi ki varlar..hiç bir şeye değişemeyeceğim mutluluğum çocuklarımla geçirdiğim zamanlar iyi ki anneyiz eray...sevgiler selamlar...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
çok açık bir yazı....bu kalemin güzelliğide burada....dobra dobra...güzel yazın için teşekkürler eray sağol varol
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar