Vicdan, saadet ve azaplarımızın ahirette de kaynağıdır. ROUSSEAU [Paylaş]
E-mail: Şifre: Facebook ile bağlan Üye ol | Şifremi Unuttum
Türkiye Şiir Platformu
ANASAYFA ŞİİRLER Edebiyat Defteri YAZILAR Edebiyat Defteri FORUM Edebiyat Defteri ETKİNLİKLER Edebiyat Defteri NEDİR? Edebiyat Defteri Kitap KİTAP  Edebiyat Defteri Tv TİVİ Edebiyat Defteri Sesli Şiirler MÜZİK Edebiyat Defteri BLOG Edebiyat Defteri Atölyeler ATÖLYE  Edebiyat Defteri BİCÜMLE Edebiyat Defteri ARAMA Edebiyat Defteri İLETİŞİM



Kitap Ara:
Kitap Kişi
Evrensel Basım Yayın

Evrensel Basım Yayın

• Evrensel Basım Yayın Kitapları | • Evrensel Basım Yayın İletişim Bilgileri | • Evrensel Basım Yayın Hakkında Bilgi
Sitemizde Evrensel Basım Yayın isimli yayınevine ait Toplam 0 kitap bulunuyor.
Evrensel Basım Yayın, 1988 yılında, büyük bir Think tank mekanı olarak görülebilecek, fikri hayatın dinamiklerinin orada geliştiği, kamuoyunun oradan şekillendirildiği, basının ve yayıncıların geleneksel mekanı Babı Ali’de doğdu. Aslında o zamanlar, bugünkü kadar büyük sermayelere dayanmayan Babı Ali basını ve yayıncılığı, basın sermayesinin tekel ve banka sermayesiyle birleşmesinden sonraki tarihsel miadını yavaş yavaş doldurmak üzereydi. Sonraki on yıl içinde, isminde büyülü bir hale bulunduran Babı Ali, nüfuzunu ve etkisini İkitelli plazalarının renksizliğine devretmek zorunda kalacaktı. Evrensel Basım Yayın böyle bir değişim sürecinin eşiğinde Cağaloğlu’nda Valilik binasının karşısındaki Ankara İşhanı’nın, kiralık küçücük bir odasında yayın hayatına katıldı. Aslında bu değişim sadece sermaye ilişkilerinde olmamıştı, aynı zamanda Türkiye bir başka açıdan da yeni bir değişim sürecine girmişti. Ve yayınevimizin varlık nedenini bu süreç belirliyordu. Toplam nüfusun önemli bir yüzdesini, dolayısıyla da kitap okurlarının önemli bir bölümünü oluşturan genç nüfus, bir zamanlar her gece televizyondaki haber bültenlerinde bir tezgahın üzerine sıra sıra konulmuş kitapların, “ele geçirilen” silahların yanında sergilenmesine; kitabın bir suç unsuru olduğunun bilinçaltına yerleştirilmeye çalışılmasına ancak bir kara ütopya romanında ya da filminde rastlanabileceğini düşünebilir. Fakat 12 Eylül 1980 askeri darbesi bu görüntüleri olağan günlük olaylar arasına sokmuştu. Gece yarısı evleri basılan öğrenciler, sendikacılar, aydınlar, devrimciler, kitle örgütü üye ve yöneticileri gözaltına alınırlarken evlerinde bulunan basılı her türlü malzeme de “delil” olarak toplanıyordu. Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi’si bile ismi yüzünden talihsizlik kurbanı olabiliyordu. Darbe koşullarında milyonlarca insan gözaltına alındı; milyonlarca kitap da o zamanki 1. Şube’nin sonra da (Terörle Mücadele Şubesi’nin) depolarını doldurdu. Otobüslerde, yollarda, kampüslerde, üniversite girişlerinde vs. yapılan aramalar sırasında üzerinde “istenmeyen” kitap çıkanlar ise o kitap yüzünden soruşturmalara uğrayabildi, fişlendi. Darbenin şefi, elinde kutsal kitapla çıktığı miting kürsülerinde DİSK bildirilerinden paragraflar okuyarak bu sendikayı halkın gözünde karalamaya çalışırken kitap, bildiri ve hatta Cumhuriyet gazetesi’nin işkence görmeye, yıllarca hapis yatmaya, mimlenmeye ve damgalanmaya yeterli olduğu o günlerde on binlerce evde zorunlu olarak “kitaptan arınma” işlemi yapıldı. Kitapların bir kısmı çuvallarla toprağa gömüldü, bir kısmı odun kömürle çalışan termosifonlarda yakıldı, bir kısmı evinin basılması şimdilik uzak bir olasılık görünen “güvenilir” uzak akrabalara emanet edildi. Böylece kitap, gizlenmesi veya kurtulunması gereken bir malzeme olarak yeraltına geçerken insanların kafalarında ve hayatlarında kitaplıklardaki boşluklardan daha büyük boşluklar oluşuyordu. Çünkü rejimin düşman olduğu kitaplar, insanların sefalete, haksızlığa, yoksulluğa, sömürüye ve baskıya boyun eğmemelerini ve bunu nasıl yapacaklarını öğreten kitaplardı asıl olarak. Kitap bilgi, bilgi ise güç demekti. Generaller, insanı, en önemli silahı olan bilgiden yoksun bırakarak o bilgiyi edindiği kitapları öldürücü silahların yanında teşhir ettiler. Askeri dönemin geride kaldığının sanıldığı dönemlerin başbakanı Turgut Özal ise, sadece Red Kit okuduğunu söyleyerek kanayan bir yaranın üzerine dokunmayı marifetten saydı. Çünkü yukarıdakilere ek olarak, yasak yayın listelerinin hazırlandığı, yayınevleri ve gazeteler üzerinde ağır sansür koşullarının işletildiği, kütüphanelerden ve piyasadan “uygunsuz kitapların” toplatıldığı, yazarların ve yazı işleri müdürlerinin yargılandığı bir ülkede Red Kit okuduğunu ilan etmek bir naiflik gösterisinden çok, karşısındakilerle alay etmek anlamına gelmekteydi.
Son Yayınlanan Kitapları
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.
Kapat Çerez Politikamız