denize dökülmeyen nehirler
ki batacak
þehrin mavi kasýklarýnda güneþ birazdan
birazdan gece olacak
birazdan bolca ayaz . . .
çili dökülmüþ bir kaç sardunya saksýda duracak
aðaçlar sonbahardan kalma gövdeleri çýplak
yalýnayak düþler koþacak kaldýrýmlarda ayak izlerini býrakmadan
. . . /
üþümüþ serçeler
aç kediler
tekmelenen köpekler
mendil satan çocuklar kalacak sokakta . . .
sen yine gelmeyeceksin
ben denize hiç dökülmeyen nehirler salacaðým yüzümün ayaza durmuþ coðrafyasýna
içimde ki piç’i tutup salýncaktan düþüreceðim
hiç doðurmadýðým bebeðimi bir kaþýk yardýmýyla boðacaðým kendi öz suyuyla . . .
sen gelmeyeceksin
ve benim en uzak köþesine kadar kýrýlacak kalbim yine . . .
ben sensiz ne kadar çok þehir gördüm böyle
ne kadar büyük yangýna denk geldi etim bilsen
bilsen
ürkmüþ bir serçe gibi kaçýncý saklanma isteði bu bir aðaç kovuðuna
kaçýncý kýþ uykusuna yatma düþüncesi bu mevsimsiz
tutup kendi gölgemi iki mandalýn ucuna sýkýþtýrýp çekiþtirdim bütün gece
bütün gece bekledim
saat bir
saat iki
saat üç
kaç defa akreple yelkovanýn seviþmesine þahit oldu gözlerim
biliyormusun
kaç dakika daha doðurdu yelkovan her seviþmede
kendi saçlarýmla bir ilmek yapasým var
boynumun dudak izlerinin kaldýðý kuytularýna
kendi özümle kendimi yüzlerce kez öldüresim
ah sevgilim
sen ne kadar da güzel gelmiyorsun böyle . . .
Ebru Karayel
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.