Tüm zamanlar eylülü gösteriyordu
Havadaki hüzün
Çiçeksiz aðaç dallarý
Ve eylüle isyan eden
Sararmýþ yaprak yýðýnlarý
Karanlýk bir duvarýn dibine çöktü çocukluðum
Entarimin altýna sakladýðým ayaklarým büzüldü
Büzüldükçe küçüldü gözlerim gibi
Bir bayram sabahýndan kalma
Tütün kolonyasý kokuyordu ellerim
Ýçimdeki acý ise asýrlýktý
Tüm gecelerin karanlýklarýný toplamýþtý gözlerim
Kulaklarýmda Vivaldi’nin ölümsüz bestesi mevsimler çalýyordu
Nereden geldiðini bilmediðim bir erguvan kokusu bastýrdý ansýzýn
Ellerimdeki tütün kolonyasýnýn kokusunu
Çocuklar geçiyordu önümden sýra sýra
Lastik ayakkabýlý, kýrmýzý ruganlý
Þýpýdýk terlikli, takunyalý çocuklar
Baþýmý kaldýrdým gökyüzüne
Tanrý’m neden dedim, neden
Hani senin adaletin nerede
Sonra kendi ayaklarýma takýldý gözlerim
Çýplak parmaklarýma
Ve gökyüzüne tekrar bakarak
Hadi ayaklarýmdan as beni gökyüzüne
Cezama razýyým dedim
Gök karardý birden
Yaðmurlar boþaldý üzerime delirmiþcesine
Ýrkildim
Bir duvar dibinde buldum kendimi
Ayaklarým çýplaktý
Aylardan eylüldü
Ve son yaðmur damlalarý
Kirpiklerimden düþerken yeryüzüne
Sýktýðým avuçlarýmýn içinde
Binlerce çocuk vakitsiz öldü…