Yaratılışa Nidalar IV
I.
Beni gömsünler!
Yanağından şakağına şafak doğarcasına
Birde antreler boyu özlemek için
Ölmeyi yeğlerim geceleri
Çünkü bilimsel teoriler ışıklara dokundu
Seni bir şehri zapteder gibi seviyorum
Bozgun günlerine rest!
Sahi, gündüzler dokunuyor gecelere
İnanmazsan diye gökyüzü avuçlarımda
Aslında uzaksın
Aslında ölmek bana uzun gelir
Bir gün annem kokmuştun
Kendimi bozkırlara salasım geldi
Sahi, rüzgarlar dokunuyor saçlarına, bozkırlarda
Peşin ölümler yazıyorum sensizliğe
Neşesi kalmamış film midir hayat
Sahne sonu, set arkası
Şimdi ölmenin sırası değil.
II.
Güzelliktir soyun sonuna adının
Ağaçları eğrileştirip seveceğim
Fransız teyze begonyasıyla cenazeler peşinde
Kilise yanıyor yetişin!
Papazlar da artık günahkar yetişin!
Beni görün bugün pazar
Sepetler dolusu şehir hüzünleriyle
Yaşayamıyorum bir bakıma.
Öylece denizler
Bin kum tanesi ve bulut yumağı
Hep aynı kaybedişim ve korkusuz korkaklığım
Benim kimsem mezarlık bekçileri.
Ah! Ben seni tanımak isterdim
Senin gülüşüne esaretler yenilsin
Senin yüzüne empresyonist tablolar çizilsin
Umrunda değildir belki de
Benim ruhum da pek yaşlıdır
Tütünü de bozdular ben artık yokum
Son!
Bu kez harfler yadsıyor seni geceye
Öyleyse güneş uzak
Bunun için bile sevebilirim
Seni
Büyük koridorlarda mutluluk pedalları adına
Tatil beldesi edasıyla bir adam
Bak inan!
Mutluluk senin öteki adınsa
Ölmek benim adımın birincisi.
III.
Sen;
Tanınmayan ve görülmeyen
Soğuk deniz mavisi
Ben;
Belirsiz ve kimsesiz
Akşamüstü gök kırmızısı
Biz suçluyuz!
Ve yaşamaktayız hınca hınç şehirlerde
Birbirimizi bulmak adına
Suçluyuz gökyüzünü kana buladık
Aslında sen ve ben
Hiç kimse bile değiliz artık.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.