bir yol ayrýmýndayým Delâl
serçelerin, kýrlangýçlarýn ve çocuk seslerinin
buzullara göç ettiði…
çatýsýný uçuruma düþürmüþ bir ülkeden yazýyorum sana
ve sen hala susarak türküler söylüyorsun, gözlerin kadar kara
ah.
kýblemsin dedikçe
eziyorsun pusulalarý topuklarýnla
olsun!
sen zaten her mektubumun baþý ve kurulan her cümlenin noktasýsýn
ben gidersem Delâl
üzerini örtemeden bütün utançlarýmýn
“keþkelerimin ve piþmanlýklarýmýn”
ki býrakýp gitmek en büyük utanç seven bir kalbe
toparlanmamýþ cümle
sulanmamýþ çiçek
gamzesi açamayan gülüþ gibi yarým ve daðýnýk giderken
hep bir þeyler yetim kalýr geride
….siyah mendil baðlanmýþ gibi bir trenin bacasýna
bir martý sesi kalýr çýðlýk çýðlýk kulaklarda
o vakit
gözlerinin yaðmuruyla yýka beni
bir avuç duayý esirgeme
çok görme kirpiklerine sürdüðün “amin”i
……..iki nefeslik toprak süslerse kefen bezini
ne olur gözlerini gözlerimden çekme
öyle bir vedalaþalým ki
týpký eskisi gibi
sen yine bekle begonyalarýn süslediði pencere önlerinde
her an gelecekmiþim gibi
üzülme aðlama içine-içine
bil ama bilme “öldüðümü”
bir Sadri baba selamýyla uðurla
sevdiðim gibi ne varsa
dök üzerine yapýþmýþ benden kalan eylül kokulu hüznü
ocak- þubat arasý yaðan kar gibi ört
öyle huzurlu
öyle deli
ve unutma
unut seni sevdiðimi...
HaSaN