büyükçe bir mezar yaptýrdým sana kalbimde-
-sonra unutturdum kendime
ziyaret günlerini
seni getirebilirim hatrýma
bir anda çiçeklenir düþlerim
kelebekler basar aðzýmý
kasýmpatý gözlerimi
þu yoksul sokak
paris giyimli bir cadde olur
kravatýndan sürüklerim peþin sýra
kýyamazsýn kedilere bilirim
ama siz kafanýza esince terk edemezsiniz mösyö
ay çiçeði tarlalarýna
-birden bire kar yaðmasý gibi
ceketinin arka yüzünden kendimi toplayamamam-
balýksýrtý desenlerin içinde bir sürü ben
ve hepsi diðerine yabancý
ah delirir avuçlarým
güneþini özleyen günebakan sanki
koþamam
sarýlamam
okþayamam bir daha omzunu annen gibi
ama siz
kafanýza esince terk edemezsiniz mösyö
(çok yoksul bir sokaðýmýz vardý öyle yoksuldu ki ben utanýrdým gözgöze gelmeye çünkü onu mantosuz bir çocuða benzetirdim bacaklarý ve kollarý yara bere içinde.korkardým ya bakýþlarýmdan bunu hissederse diye.Noel aðacý kurdunuz mu eve demiþtin sen. ben de sana evin penceresinden gözüken nar aðacýný anlatmýþtým ve dibine býraktðým paltoyu hem onu da eskiciden bana almýþtý annem.)
biz eskiden tanýrýz birbirimizi
sarýsý çizgili sinilerden
fötr þapkalý lokantalardan
mesela sen
merhametini býrakmýþsýndýr
bir parkta memesini bebeðine dayamýþ
mülteci bir kadýnýn gözlerine
iþte o kadýnýn çaresizliðinden -ellerinden
parayla aran yok bilirim
ki kimse yoksul olamaz birini severken
ama mösyö siz kafanýza esince terk edemezsiniz
ben seni kaç kez tanýdým
önceleri tek tek sayardým yýllarý
sonralarý beþer beþer
çünkü aralarýnda ayrýlýk vardý
küçümseme lütfen!
ayrýlýklar türk filmlerindeki gibi
hava limanlarýnda kavuþmalarla bitmiyordu
asfalt üstüne asfalt dökülen yollar
çok ayakkabýlarýmý eskitti
hýrpalarken özlemimi iþ baþý kaðýtlarýnda
.......yorarken dizlerimi hastane kuyruklarýnda
üstelik çatýk kaþlý hoyrat bir ebeveyndi devlet
bastýkça damarýma daha çok seviyordum seni
ama siz kafanýza estikçe terk edemezsiniz mösyö
hiç yorulmadým seni sevmekten
soðuk günlerde elimde bir hýrkayla koþardým arkandan
rezilliði baþkaydý komþulara
çünkü yalnýzca bendim seni gören
ve hiç býkmadým deli damgasý yemekten
doðru ya sen bizim muhite girmezdin
bizim muhitte seni pek sevmezdi zaten
baðdat caddesiyle
fransýz fakirhanesi gibi
hem benim babam senin babaný dövmezdi vallahi de
iki tabure atýp dükkanýn önüne tavla oynardý- çayýna kahvesine-
altmýþlý yýllardan bahseder gülümserdi
anneleri hiç karýþtýrmayalým benimki yakasýnda eski broþ
seninki etiket severdi
keþke bir kadýn uðruna gitseydin
ekmeðin fiyatýný bilmemen kadar dokunmazdý bana
þimdi beni sevdiðini söylemen kaç para edebilir ki
kolay bir yenilgi gibi düþtün mücadeleden
sen artýk
ne masal adam
ne peter pan
deðilsin
-çünkü siz kafanýza estikçe terk ettiniz mösyö-
þimdi ben seni terk ediyorum
rüzgarlý bir þiirle
yoksul bir sokaðýn hayaleti gibi
içi kaþmir palto nar aðacýnýn dibinde ve sen çok üþürsün karanlýkta
yalnýzlýðýmla vatkaladým omuzlarýný
dik dursun diye üzerinde ayrýlýk
ve ýsýttým ceplerini
bozuk düþlerle
-hadi giy çekinme-
soulmate