"ya paris?" dedi mişel
sabah altýotuz londasýndayýz
küçük ev eþyalarýnýn adýný ezberlemekle geçiyor zaman
masa lambasý, iskemle ve perde tutacaklarý
insan sesi yok, vapur sesi yok...
"miþel ince belli bir çay kap oradan"
öyle ki kuþlara, sadece kuþlara bakalým
tabiat takviminin boþlukta süzülen yetim yapraklarý
bir kýrlangýç simitçiden kalan bir boþluðu dolduruyor
bir diðeri yürüyor iskeleye doðru
iskelede martýlar,
korsan martýlar,
büyük korsan martýlar,
büyük gözlü korsan martýlar
her þeyin bir adý var yani
durmadan büyüyen adý
ve tutuklanmýþ martýlar
ve martý olmanýn daha bilmem kaç çeþidi
birazdan uyanýr insan vardiyalarý
kuþlar gökyüzüne kurtulur miþel,
kanatlarýnda göz izleri
biz bilemiyoruz henüz
ama uçmak, elbette özgürleþmekti
“miþel” dedim
gel deðiþtirelim biz bu sahneyi
biraz endülüs sarýsý katarýz, biraz istanbul mavisi
pragdan, budadan ve peþteden
aç karnýna da güzel olan þehirlerden
“ya paris?” dedi miþel
olur, ziyaný yok
bak kuþlar "s" çiziyor yine bulutlarýn arasýnda
elbet iyilik kazanacak
korkmadan yürüyelim yeterki
Davud’un elinde tuttuðu baþ bizim olsa da
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.