I
seni öyle çok sevdim ki
yokluðun yalnýzca þýmarttý kalbimi
aþk kuyudan Yusuf’un gözlerini çekmekti
korkarak rüzgarýn sobesinden
ya da yürümekti
"çýplak ayaklý kontes" glbi
elinde kýrmýzý papuçlarla
cam sokaklarýnda çocukluðun
aðzýmda kocaman ýslýk
dönme artýk
baþýmý döndürmüyor bu yalnýzlýk
olur olmaz aðlamýyorum
hepsi sebepli
düþünüyor gibi gözüküyorum gözlerime arada bir
kalbime özler gibi/
saygýdan aynadaki kadýna
ve
anla iþte aþka
II
birini sevmekle
-bir adam’a aþýk olmanýn-
arasýndaki o ince çizgi
bilmem anlatabildim mi?
gülüþünde iskambil oynatanlarý deðil
gülüþüyle çocuk büyüten devleri
üþüdüm dediðimde markalý ceketini omzumuza býrakan bir adamý deðil
yüreðimi avuç içleriyle ýsýtan serseriyi
ki üþümek dediðin bir anlýk deðil
(aðlarken
"ne olur aðlama üzülüyorum" demeliydi bir "yaným"
mesela annem
babam gibi
aþkmýþ
sevdaymýþ
-vefasýz þeyler he caným-)
yalandan
þatafattan uzak adamlarý sevmek gerekti
...feleðin çemberini çilingirle açan adamlarý deðil
yanlýþ adamlarý sevdik
fiyakasýna toz kondurmayanlarý deðil
gözüne kaçmýþ toz sayýp kirpiklerini kepenk gibi indiren adamlarý
evet!
aðzý beylik tabancasý gibi laf yapanlarý deðil
sessiz kitaplar gibi adamlarý sevmeliydik
dudaklarýndan aþk okuduðumuz
sen
bir kuþlarýn
bir de aþklarýn eli sapanlý çocuðu
nasýl da yabancý gibiyiz
seni aþk bilmeseydim
belki kýrýlmazdý cam sokaklarý çocukluðumun
-vakitsiz-
soulmate