Papulya II
Zifona sýcak ülkenin kavurucu sýcaðýnda
Yalnýzlýðýnýn en çelimsiz günlerinde ,
Elinedeki fýrçasýný tüm umutsuzluða sürüyordu .
Sýcak ülkenin ruhunu kavuran güneþi ,
Ilýk bir rüzgarla yüreðine su serpiyordu .
Ruhunun karanlýk yanlarýna aydýnlýk olan masmavi gökyüzü ,
Bem beyaz bulutlar
Ve güvercinler .
Ne kadar da ince
Ve sakin karþýlýyordu kadim diyar Zifona’yý .
Zifona beyaz kireçe boyalý evinin bahçesinde ,
Çýnar aðacýnýn gövdesine yaslanarak ,
Tuvalini tamamlamaya çalýþýyordu .
Bir sessizlik düþüyordu Papulya’nýn yüreðine ,
Derin bir sessizlik . .
Masmavi denizin üstünde vals eden kuþlar ve martýlar ,
Kanatlarýný çýrparak gökyüzünün ufuklar ötesinde kayboluyordu .
Malta adasýnýn bembeyaz evleri ,
Dar sokaklarý ,
Gündüzün en güzel saatinde ,
Sokak aralarýnda patilerini temizleyen tekir kedileri ,
Penceresine konaklamþý serçeleri izliyordu büyük bir hayranlýkla .
Derin bir iç çekiyordu aslýnda Papulya .
Ne kadar da o eski günlere dönmek istemezcesine ,
Koltuðunun baþýndan kalkýp,
Dýþarýyý seyretmekten vazgeçsede . .
Masmavi gökyüzünün ,
Ufuklar ötesinde kaybolurken kuþlar bir bir
Bülbül sesleri ,
Delice yüreðinin etrafýna yayýlýyordu . .
’’Ah’’ dedi Papulya ,
Sonrasýnda ince dudaklarýný oynatýp ,
Davudi sesiyle ;
’’Ah Karadeniz !
Seni susturduklarý gibi, beni de susturdular .
Seni yok ettikleri gibi , beni de öyle yok ettiler .
Ah Karadeniz !
Sen nasýl kayýp diyar olduysan ,
Bende öyle kayýp oldum
Ne ismim bellidir
Ne Yurdum . . ’’
Zifona
Güneþ ülkesinin kavurucu sýcaðýnýn altýnda ,
Dolanýyordu .
Uzun , dalgalý saçlarý omuzundan aþaðýya doðru akýyordu .
Badem gözleriyle ,
Amed’in dar sokaklarýnda koþuþturan çocuklarýn yüzlerine takýyordu gülücüklerini .
Masallar diyarýydý güneþin ülkesi ,
Masallarýný okuyordu küçüklüðünde .
Olmak istediði diyarýndaydý ,
Ama olmak istemediði bir sürgündeydi . .
Küçücük bir kýz çocuðu kucaðýna aldýðý Sincap’ýný okþuyordu,
Ayak parmaklarýný oynatýp oyunlar oynuyordu .
Zifona bir taþýn üstüne oturdu ,
Ellerini iki baþýnýn arasýna alýp ,
Aklýnýn düz yokuþlarýndan týrmanýyordu gene ,
Okyanuslarý ve denizleri aþýp sevdiðini yanýna varmak istiyordu delicesine öpmek . .
Uzaktan uzaða, yüreðinin dar sokaklarýnda koþuyordu ,
Hem yalýn ayaðýyla ,
Hem de uzun uzun hasret çekerek .
Papulya ,
Derin bir düþünceler içindeydi . .
Sürgün yýllarýný ayrý bir tarafa koyarak ,
Ve sanki hayatýnda ,
Bir çok þeyler ters gidiyordu ,
O kadar düz yol varken ,
Aklýnýn dik yokuþlarýndan týrmanarak
Ve her gün kendini yormaktan býkmýþtý Papulya .
Sürgündeydi ,
Baþka bir diyarda yaþýyordu artýk ,
Küçük þirin bir ada .
Bin bir türden çiçeklerin olduðu ,
Bembeyaz kireç evlerinin ,
Rengarek insanlarýn arasýndaydý .
Uzun sarý saçlarýný önden geriye doðru yatýrýp
Asabiliðini bastýrýr gibi ,
Daðýlmasýn diye asabiliði bedenine, tokasýný takýyordu saçlarýna .
Aynanýn karþýsýna geçip kýp kýrmýzý dudaklarýyla tebessümler saçarak ,
Bugün sürgün yediði ,
Küçük adayý sevmeye karar vermiþti Papulya .
Bugün hüzünlemek yoktu ,
Mutsuzluk yoktu .
Omuzlarýnýn askýlarýndan ,
Ayak bileklerine kadar akan papatya desenli elbisesiyle ,
Parmak arasý terliðini giyip taþlý yokuþlardan ,
Bin bir türden çiçeklerin arasýndan geçiyordu Papulya .
Yürüdükçe ,
Ortalýk derin bir sessizliðe bürünüyordu .
Masmavi gökyüzünü ,
Gri bulutlar sarýyordu .
Ve renkli renksiz yaðmurun damlalarýnýn altýna ,
Kollarýný iki yana açýp gülerek dönüyordu Papulya . .
Zifona ,
Sýcak ülkenin kavurucu sýcaðýnda dolanýyordu .
Gece oluyordu ,
Karanlýk hüküm sürüyordu .
Güneþ artýk hükmünü kaybediyordu ,
Yerini gecenin eþsiz manzarasýna býrakýverecekti .
Bir manzaradan diðer bir manzaraya ,
Zifona’nýn yüreði hopluyordu içinde .
Ay gökyüzünün ortya yerine, yýldýzlara attýðý iple týrmanýyordu aðýr aðýr .
Zifona bu manzaranýn eþsiz güzelliðine kapýlarak ,
Hayranlýkla izliyordu gökyüzünü .
Herkesin bildiði diyardaydý ,
Ama hiç kimsenin gitmediði ,
Ya da gitmek istemediði diyardaydý .
Bilmiyordular aslýnda ,
Renklerin ve kültürlerin hep birlikte yaþadýðý diyardý Amed .
Bütün doðanýn güzelliði ,
Mezopotamya’nýn alaca karanlýðýnda ,
Sýkýca birbirlerine sarýlýyordu .
Yýldýzlar düþüyordu saçlarýna ,
Ay yakýnlaþýyordu yüreðinin yamaçlarýna .
Dicle öyle derin derin,
Öyle sessiz akýyordu .
Zifona gökyüzünü öpüyordu dudaklarýyla ,
Gökyüzü Zifona’nýn dudaklarýný öpüyordu .
Badem gözlerini gökyüzünün eþsiz karanlýðýnda açtýðýnda ,
Gökyüzüne týrmanan ay ,
En tepeye ,
Daha uzaða ,
Gökyüzünün en orta yerine ,
En görülmedik ,
En gidilmedik diyarlara
Ve en uzanamayacaðý yere asýyordu kendini .
Papulya,
Malta adasýnýn dar sokaklarýnda ,
Karadeniz’in yeþilli daðlarýnda dolanýr gibi ,
Mor daðlarýn ardýndan görünen, güneþin batýþýný izliyordu .
Geceler yine içi boþ zihinlere oluyordu ,
Ay içi boþ zihinlere açýyordu . .
Papulya’nýn yüreðinde ,
Anýlar raks ediyordu .
Lazona’nýn Ýkizdere kýyýsýnda ,
Zifona ve Papulya
Okunan kitaplarýn arasýndan ,
Yüreðinin en derin yerlerinden bir demet papatya ,
Ardýndan Papulya’dan ,
Yanaðýnýn en yumuþak yerine bir öpücük dokunuyordu .
Zifona ,
Ýçinden bir parça çýkarýp ,
Lazca türkülerini savuruyordu gökyüzüne
Papulya’nýn gözleri ýþýl ýþýl oluyordu . .
Tek sayfalýk bir türküydü Zifona
Ama hiç bitmeyen parçaydý Papulya . .
Ýkizdere artýk yalnýzlýklarýnýn ikizi oluyordu .
Yüreðinin saklý bahçelerinde ,
Bir ses yankýlanýyordu Papulya’nýn ,
Biri umuttu ,
Biri özgürlüktü ,
Diðeri sevgiydi .
Renas Tutaste
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.