‘’Gözü kara, alný ak kazancý helal madenci... Üzeri Siyah gönlü Beyaz, Türkiye’nin onuru madenci... Acýnýz acýmýzdýr…’’
Kömür karasý gözler parlýyordu Kömür karasýnýn bulaþtýðý yüzende Alýþýktý onlar siyah renge Dýþarýdan görenlerin garipsediði gibi garipsemiyordu Doðduðu günden aþinaydý, benimsemiþti…
Gün ýþýðý mý? O da neydi ki? Neye benzerdi? Güneþ mi sarýydý? Batarken kýzarýr mýydý? Bulutlar beyaz mýydý? Arada bir onlarda kararýyor muydu? Yaðmurlar yaðýnca arýnýyor muydu siyahýndan?
Onlar ne zaman arýnacaktý? Aklanýp paklanacaktý? Yüzü gözü is Üstü baþý pis olsa da Yüreklerindeki sönmeyen ýþýk yetiyordu aslýnda O ýþýk yön bulup götürüyordu yerin bin kat altýnda Evlerinde onlarý bekleyenlere Gýrtlaklarýna girecek bir lokma ekmeðe…
Alýn teriyle kazandýklarýný yiyorlardý helalinden Ayakkabý kutularý yoktu Ne de para sayma makineleri Çiftleþmemiþti gemicikleri Hayalleri de karaydý yaþantýlarý gibi…
KADER
dedi… Bu kader neydi ki? Neden hep garibe yazýlýrdý? Emekçinin yolunu keserdi? Özgürce yaþamak isteyenin bahtýna mý çýkardý? Adalet için karþý duranlara mý yazýlacaktý hep? Mücadele edenin kaderi deyip geçecek miydik? Zengine hiç yazýlmaz mýydý bu kader? Felek niye onlarýnda kapýsýný çalmazdý?
Bizim ihmalimiz diyemediler Kadere baðladýlar On sekizinci yüzyýldan örnekler verdiler Allah’tan Müslümanlar Kaderin arkasýna sýðýndýlar Yüreði karalar…
Ama artýk
Soma ya gün doðmuyor Karanlýkta kaldý evler Tütmez artýk ocaklar Kadýnlar her gün kan aðlar Kömür karasý çocuk yürekler Çabucak büyüdüler...