ey hayat
kimseye yanlýþ kiþiyi doðru aþkla sevdirme
bir sayfanýn derinliklerinde
bir daha avunmaz söz
bir daha geçilmez
kaybolmuþ kendi adýyla
odalara vurur gölgesi
küçük, kýrýk bir gülümseme olarak
akýntýya kapýldýðý yerde
içinde aylak tanrýlarýn uyuduðu mabetler
belki bir gömüde birkaç eski eþyanýn ýþýltýsý
deðiþmiyor aþkýn tutkusu ölümün ortasýnda
kendimizi hazýrlar gibi
dayanmak
ve katlanmak için silkelerken bütün benliðimizi
dýþarýda ayrýlýk düþmandýr bize
içeride aþk
kentin damlarý
kuþku kývamýnda yürüyordu çeyrek zamana
bir göz intihar ediyor
diðeri sürmesinde saklarken gerçeði
merdiven boþluðunda
kayýp diller elifbasý söken çocuklar aðlýyordu
kuþkularýma ilahiler dilenirken
kal demelerle geçti ömrüm
yapay sarsýntýlara fire veren bakýþlarý sayarken
yap-boz parçalarým arasýnda
iyi niyet söylemlerim
ve kýrýlmaya kývrýlmýþ ruhum
kýrýk ampuller kadardý ýþýðýn
bütün kamaþma bundan
ve bütün karmaþa
insanlar yalnýzken aynalara bakarmýþ en çok
sýrrýnda saklý bir iç sesin iniltisi ile çatlayana kadar
oysa baþtan çýkmak giz deðil
ödeþmekse unutmak
noktalarýn esamesi okunmazken
“git” kasidesi sular seller gibi ezber
caniler içlerinde taþýrken kayýplarýný
ben ancak ben kadar ölüm
ve senin gözlerin
yeminini bozan “bir duyun” beni
tozlu baðlaçlarda küflenmiþ ketumdur
bir þeylerden geriye kalan
dökülür saçlarýndan
hadi biri uyandýrsýn artýk ötekini
ilkyaz gibi
alicengizoyunu
(…aþýk oldukça geniþliyor içimizdeki mezarlýðýn yüzölçümü…)