Leblebici Muhsin'in Dünyası
I.
(… ve aðlamaklý bir þekilde uyanýr Leblebici Muhsin)
Ayasofya’nýn müzmin mozaikleri
Bugün aðlamaklý yine
Çünkü Ýsa, bugün de uðramamýþtý yeryüzüne
Kuþlar kubbede,
Ben kapý giriþinde her zamanki gibi günah çýkarýyorum
Duvarlara aðlayýp,
Dibinde secdeye varýyorum
Karmakarýþýklar silsilesine tutuldum, gidiyorum
Bugün hiç satamadým leblebi, ki hangi leblebiler gitmez bu havada?
Hangi havalar tutturur bizi,
Bilemedim…
II.
Leblebici Muhsin arabasýyla seyahatte
Tüm günahlarýna inat, sürmeye devam ediyor
Çýkmazlarda tozlar arasýnda
Yalnýz üç-beþ toz ve Leblebici Muhsin
Yürür ve dökülür her yerinden
Dökülür de, siz o dökülmelere kanmayýn
Ardý toplar tüm dökülen ve dökülecek olan küllerini, döküntülerini
Elveda kuþlar ve Galata
Sizleri gözü yaþlý görmek üzüyor Leblebicileri
Ben miyim Leblebici? Kim bilir
Hangi leblebiler adýna kavrulmuþ hüzünlerim vardýr bilemiyorum
Saat akþam, vakit bir hayli geç þimdi
Yelkovanlar ve akrepler geçiyor ordular gibi vatandaþýmýn caddesinden
Elimizde kalan bir nohut kadar küçük mutluluk
Biraz bira abiler!
Leblebi, birasýz gitmez
Eskizler çiziyorum ölümün eskizlerini
Leblebiler siyah sarý biraz turunçgiller gibi
Mozaikler ve leblebilere üzülmekle meþgulüm bu aralar
Çünkü kalan birkaç damla bira var bardaðýmda
Camiler geçiyorum, kiliseler görüyorum
Burasý birkaç iþi ayný anda yürütebildiðimde tek nüsham
Ah! siz almasanýz benden ne olur yani?
Benim leblebilerimi almasanýz da ne olur
Kaymayan boðazdan
Tutan boðazda, havai fiþekler patlatan yýlbaþýnda -boðazda-
Valiler, iþ adamlarý türlü türlü kavaslar
Hey! diyorum, siz benim leblebilerimi boþverin
Boþverin çünkü Muhsin aðlamaklý
Çünkü Muhsin evine dönerken leblebi getirmez
Ýç geçirmez kuþlar besler Eminönü’nde
Bir yýlýn daha baþý, sonu iki haneden de fazlasý
Ölüm kokluyorum Maslak’tan bir arabayla geçerken
Susuyorum Maslak’tan geçerken
Çünkü susmalýyým ölüleri uyandýrmak yakýþmaz insanoðluna
-Basit bir leblebiciyim-
Muhsin çýkýyor metrodan elinde süzgeç ve hüzün
Atkýsýný dolamýþ boynuna ve rüzgar amansýz eser
Mecidiyeköy sapaðýna iyi bakýn sizler
Ne ölümler geçti, ne hüzünler
Hey! diyorum, siz benim leblebilerimi boþverin
Boþverin çünkü Muhsin aðlamaklý
Çünkü Muhsin evine dönerken leblebi götürmez
Ekmek götürür evine, karýsý ve iki çocuðu
Aðlar bir kere, o kadar az aðlar iþte
Ýbadet edebilirim gidenlere, toprak olanlara
Belki de aðlayabilirim
Siz, bana kýzsanýz da ne olur?
Ben aðlasam da size ne olur
Olur olmaz bir cami gibi aðlasam
Hutbeler versem ölülere ve yalnýzlara
Bir kilise papazýnýn kurþunlarýna ölsem
Evet, sahi, papazlarýn kurþunlarý deþer kalbimi
Ýþte kalbim sönüyor çýkan kurþundan sonra yelesiz ve çelimsiz bir at gibi
Ah! ben çýkýyorum þimdi bir sinemadan
“Olur olmaz”a kalmadan aðlayan insanlar
Rüzgarla savaþýrlar þimdi bulvar baþýnda
Ben ve Leblebici Muhsin bekleriz bulvar baþýnda
Yarýþýrýz hangimiz erken ölür, hangimiz kalýr
Ben böyle aðlamayý da Edip’ten öðrendim aslýnda
Bir kýþ akþamýnda yýlýn baþý ve Eminönü
Üç bira ve üç tabak leblebi
Çýkalým hadi abiler!
Ayasofya’ya dayanalým, kapýlara
Ýsalar karþýlar bizi, Meryemler yemek piþirir
Bugün de ölmedik biz
Þimdi hepimiz… kuþlar ve leblebiler olarak
En azýndan yüreði pak olanlarýmýz
Ölene dek yaþayalým!
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.