....ve tanrý, sessizce çekip gitti bir geceyarýsý
ilkin ince bir özgürlük tutuþtu,
kývýlcýmýnda büyük ümitler..
isyankar ruhunun þaha kalkýþý,
hücre duvarýna kazýnan cümlede saklý;
"akþam erken iner mahpushaneye"
otuzbeþ çýðlýk kusmuþtu ayaklarýndan asýlarak
dili cehennem, gözleri yeþile gurbet
yazýlmýþtý bir kere günah hanesine..
ve tanrý, sessizce çekip gitti bir geceyarýsý
gece, duvar ve kalem kan aðladý
mazlum ise çelikten kararlý bir sesle,
karanlýðýn dipsiz kuyusuna haykýrdý;
"o ateþ ben olacaðým, ben.."
kibrit çöpü bir an için titredi ellerinde
oysa yüreði,
kýyýya vurdukça yükselen dalga misali
yaktý ikincisini..
ve mazlum, zulme fýsýldadý diþlerini sýkarak
"senden korkmuyorum!"
zulüm, zalim ve karanlýk irkildi an be an;
"ya bu ateþ çoðalýrsa, ya meþale olup bizi yakarsa..."
dinlemedi mazlum,
aksine alevi biraz daha yüzüne yaklaþtýrdý.
þimdi akýp gidiyordu memleket gözlerinden;
devrim harfi harfine ýþýldýyordu sokaklarda
dükkanlar, evler, yollar,
gelincik tarlalarý ve baþaklar..
yedi renkli bir þiirden diðerine atlýyordu hayat..
bi vakit, halay baþýný çeken yalnýzlýðýn elini avuçladý
baþkaldýran, bir babanýn ta kendisiydi
ve bir anne ocaðýndan tütüyordu sevgi.
vicdan yeniden kurdu sofrasýný
öksüze, yetime ve derin hayallerine..
mazlum, bir süreliðine yumdu gözlerini,
uyanmak istemedi kabusa..
oysa
insanlýðý alt-üst eden o iðrenç sesiyle
iþte yine karþýsýndaydý zalim.
baþýný hafifçe kaldýrýp,
zalimin sinsi bakýþýna dikti gözlerini;
vicdan aradý ama ses yoktu
yürek aradý ama insan yoktu
sustu, sustu
ve içinde kopan fýrtýnalarýn tüm gücüyle
gülümsedi zalime..
zalim þaþkýn, karanlýk ödlek
ve zulüm, apansýz gelen bu gülüþle terketti koðuþu.
bir yönüyle yumuþak,
bir yönüyle de çok keskin ve coþkulu mazlum ise,
söz verdiði gibi;
ilkin ateþ oldu karanlýða, sonra meþale......
-hayat çoðu kez mazlumca yol alýr; bir yönüyle kýrýlgan,
diðeriyle alabildiðine keskin ve coþkulu-