Kangren olmuþ kehribar kokularý
sütun gibi bacaklarýn elzem kederi
cam kýrýklarýyla örülmüþ koðuþ duvarlarý
koridor maymunlarý ve cephanelikleri zihnin
aslýnda ýslanmýþ barutla
daha bir fazla seviyordum seni
ki bu kadar acýmasýzlýk
beni anlatan romanýnýn upuzun fiyaskosu
rüzgârdan çarpan kapýya acizliðim
bir o kadar da sese olan düþkünlüðüm
bu son biraz da
dizlerimde romatizma baþlangýcý
avuçlarýmda kalýntýlarý sevdalý yangýnlarýn
sert nasýrlarýyla baþbaþa yalnýzlýk, bakýþmalar
saçlarýnýn dolunay kokan büyülü kâbusu
hacýþakir yeþili kutsal þaþkýnlýðým misali
sadece çýplak, gerçek bir acý
atmosferin eydiði daldan döþekler
yer çekiminin ittifakýyla gönderilememiþ mektuplar
sana hoþ birþeyler söyleme arayýþlarým
bugünlerde çokça
karaciðerimi sarmýþ sýzlatan bir yað tabakasý
ki bu kadar beklentisizlik
en büyük yalaným belki de
seni seviyorum diyebilmenin
kotasýný doldurdu belki de bu ruh, bilmiyorum
galiba aþk deðil,
þeytan çarpsýn diye bekliyorum bir köþede
yirmi birinci yüzyýlýn ilk çeyreðinde
kopan kollara, kopan bacaklara,
haksýzlýða ve adi politik manevralara hâlâ alýþamadým
bu yüzden duygularýnýn iyi bir siyasetçisi olamadým belki de
dudaklarýnýn iftirasýnda göðüs kafesi olma sebebim ise
tamamen Tanrýnýn kader senaryosu
biraz da þiirlerinin balkon süsü, yalnýz
iyi bak bütün bu tesadüflere
yazarak en az senin kadar iyi uzaklaþýrým senden
bir yakýnlýða çalabilir mevsimler bu arada
bir o kadar da yalnýzlýða, bu kadar göçebe olma
hayallerinin bir ucundan tut tabi ki
kendini hüzünler ile besle zaman zaman
sana en azýndan bu mutsuz hazineyi býrakabildiysem
ne mutlu bana ...
.