antik bir konsolun gözyaþýnda saklý
fosilleþen kertenkelenin çarpýk omurgasý
lavanta kokusu uçmamýþ dantelâ örtü
saksý dolusu demir bilyeler
köhne dükkanýn ar-sýzýsý
ay ýþýðý… paslý anahtar
tozlu raflarda geçmiþin saklý izleri
toprak piponun kýrýk ucundaki isli gölge
ve siyah ferforjeli demir karyola
bir köþeye itilmiþ tahta askýlýk
bakýr tencereler, gümüþ sini
neden yorgunsunuz
neden üzgün ayak sesleriniz
yalnýzlýk mý
yoksa belinize kuþak baðlayan hüzün mü?
çok acýtýr sine-i sad pârenizi
ah!... saðýr duvarlar
karanlýðýn gardiyaný kapý gýcýrtýsý
siz söyleyin sýrrý kabarmýþ aynalar
karabasan ateþi mi bu çýðlýk
bu ekmek teknesi
ya bu yaþlý ihtiyar
mutlu etmez mi sizi
uzun gri saçlarýnda yalpalayan periþanlýðý
yuvarlak gözlükleri, tosbaða göbeðini es geçin
nasýrlý ellerindeki baba þefkati
sýcak tutmaz mý yuvanýzý
her gün kalabalýklaþan tenhalýðýnýzý
örtmez mi yýrtýk perdeler
gidenler gitti de…
yenileri gelmez mi?
hiç raðbet, hiç umut yok mu?
nur yaðmaz mý?
bu sokaða
bu çarþýya
söylesene eskici…
ayþe uçar
11-07-2013