hem çok uzaklýklardan kalmadýk mý bu dünyada hasret yaradana
saðanak iken,
bak nasýlda kirli ve karanlýk oldu ruhumuz
inadýmýz sað kalmaktý
sürçü destan ayak izlerimiz bin memleket doldururdu
ansýzýn yolda izini buldum onun
ak sakallarýyla ellerimi yakan islam dedemin töresiydi
aþk’a aðlamak
ruhtuk
bedene sýðmadýk
biteviye bucaðýn aþklý bakýþýydý zaman
ben, dedim sarhoþum
ben, dedim vuruldum
ben yok olurken kaybettim gönlümü sahrada
bir aslana rast geldim
sonsuzluktu acým
onsuzluk en çok da
baðýþlamalýydý ahbablar
kimse dinlemedi, zaten konuþmazdým pek
bir han gibiydim hiç gidilmeyecek
misafirim yoktu
nemli duvarým ýrmaðýn içinde soyunan bir balýktý
pullarýmý giyinip yüzüme ben diye
gâma bulandým
doðru kâr kalmadý geceme
kýzdým, kýzýla boyandým, teni nazende dilbesteye tutuldum
enem Hak’tý,
paslandým;
mor sinalarda tîne sürüldüm
hem çok uzaktaydým, yakýna dön dedi Zülcelal
kibirle beslendi s/ol yaným
Abdülkadiri sýyrýldým
Fena’yý bilenin þeytiyle gümüþe katýldým
v/âh turabým, y/azýðýn çok geldi d(inime)
beslenmemiþ mýsralara kýtlama oldum
kýt’mir iken
kýt’a âsiye neyleyen
kýt fakru azametin uykusuna göz açayým dedim
Ey Bedi, Ey Bediri, Ey gönül yurdunun Yunusu
düþmaným kendimmiþ bilemedim
ne esre’m kaldý, ne ötre’m
bir üstünlük elif idi emelim
demeseydi yaradan ’la tahzen innallahel meana’
söyle, söyle ben ne ederdim?
deme ölüyorsun zati,
tabib ayrýlýðýn pususunda dönmüþ dolu âb
ne yol gösterirsin sevgili, sen de hiç bilemedin ki!
vakit feverândýr
kapýndayým
uçsuz bucaksýz parçasýyým aynanýn
âþkýnla deðil, cemâlinle g/ör beni