saygýyla selamlýyoruz, þimdi bir de baþýmýza natyayý çýkardýk
ilk razayýda orada bulmamýþ mýydýn aþkýn puranasýnda?
tabiri caizse bok suratlý fransýzlarýn aðzýndan damlayan þaraplardan çok
þakuntalarýmýz oldu bizim hep üçüncü sayfa
hesaplaþma gününü hatýrladýkça kübra isminden korkmuþumdur hep,
büþra ismine sýðýnmýþýmdýr
öyle de mutluluktur Hint baðrýnda
hiçbir yer de göremeyeceðin kadar çok nehir vardýr
su, ilk baþta ’Yaradanýn göz yaþý sanýlan’, su
maviliklerde ne çok kuþ öter, ama hepsi huzur içinde
ne yaþamak için cigara sararlar günaþýrý
ne de uyumak için hap içerler ölmeden
ihtiraslarý çýkartýlmýþtýr partallarýn üzerinden
tabiat içinde dünya mý dekor,
yoksa tabiat kendi ateþiyle mi böyle gönlü iþler kor kor
bilinmez
faziletler þerri yener
bir zeytin tanesinde, hem de yeþil -kahverengi gözlere ne de çok yakýþýr yeþil-
biraz da mavi -ellerinin üzerinde nehirlerdir gözlerimin uzayýndan görünen-
tekerrür eden sahibiyle anýlýr
bire iner teker teker
sinemada gibi deðildir asla, natya demiþtim ya, az da doðaçlama
gidenler için eller alkýþa deðil, topraða tutulur
ve yaþlý cesedin üzerinde raca sarayý bulur rakkaþe bileklerin
ne çok tanrý tanýmaz olmuþtur yýllardýr ne göðe ne de yere deðen saçlarýn
þansý açýktýr, þýmardýkça þýmarýr
her yükseliþin sonu yuvarlanmaksa ayný yolda
ayný yolda ilerlemeden dönebilmek de yükselebilmektir huzur adýna
ne zaman ben de bir sen düþünsem
’gül dikerken ellerime’ , daha bir þenlenir beyaz mermerler
rama sitasýndan vazgeçseydi
elbette hiçbir þiiri bu kadar yakýn bulamazdým yaðmur mahzeninde
ravana kaç cin, kaç ifritkar mizginle gelse de
kucaðýnda aþk olan ramadan vazgeçiremez oklarýyla sitasýný
ve öyle racadan yükselir þarkýlar
sanki bahar
sanki yaz ortasý temmuz
yiyilmemiþ ve seviþmemiþ bir dut aðacý
sen, kanatýlmamýþ bir yer bulabilirsen dünyada
kanýmýzý akýtmak için gelirim elbet bir gün
ama talih, tarihin kaç derkenarýnda boðulmuþ, haberin var mý?
ayný dölün farklý kanallarýnda ayný dönüþe gidiþen atlýlardan
sormadan bir bak, doðan güneþ de acý, batan da hayatýn týpkýsý
saçlarý aðarmýþ saygýnýn, alný kýrýþ kýrýþ iken
selam veren mi var yaþlý kalana?
kirpiðin ne ceylan kadar uzaktýr
ne de ayaklarýn bir geyik kadar ince
füsunkâr gözlerinden ah da bir silah, iç çekiþ ve gözyaþý
yaðmuru boþaltan memur meleðe sorsan tasdikler, bu niyazdýr; feleðin balý
akýtsan, dudaklarýndan
dudaklarýn emer zehrini de canlý canlý
ama hissetmez gönlün tanýdý mý ayrýlýk acýsý
bu da ne güneþ gibi ne de ay gibi methedicidir
onlar da uzak da
onlar da çok...
ama muhtacýz onlara, tanrý saydýðýmýz onlarcasý
görmesek, ölüm biliriz bize verilmiþ an’la hayatý
bu ne kutsal mekandan kalma sutra
ne de içilmesi helal olan gönül somasý
sati olur da, gelip ateþlere atýldýðýn nara bir aðýt dinledim geceden
sanma ki yarýklar yakar brahmanýn son vedasýný
ne vedalar tüketilir
ne de gurular silkebilir bendeki sana ait varnalarýn mayasýný
biz ilk yamanýn çýrýlçýplak yogalarýnda ay ý postla boyayan çocuklarýyýz
desinler býrak bize yobaz
desinler sizin azýðýnýz az
biz aç ýz ilahi insanlýða
.