SENİ YAZACAĞIM
Kaç satýra sýðdýrabileceðimi bile bilmiyorum seni…
Kaç sabahsýz gecemin sensizliðini ve sensizliðin karabasan rüyalarýný, kaç kitaba sýðdýracaðým anlatabilmek için seni…
Kaç mevsimi sensiz geçirdiðimi, kaç ilkbaharýn sensizliðini, kaç yaza merhaba dediðimi nasýl anlatacaðým, sensiz satýrlarda seni…
Seni anlatacaðým bugün, buruþmuþ tüm çarþaflarýn üzerinde yaþanmamýþ en deli dolu kýsrak oyunlarýnýn son merhalesinde seni, anlatacaðým sensiz gecelerimin eseri…
Ve seni anlatacaðým bugün…
Dün yokluðundu seninle avunduðum, bugün sensizliðin son raddesindeyim yazýlmamýþ yazýlarýmýn perisi…
Sensiz seni anlatacaðým ilkbaharda bir çiçeðe konan kelebeðe, seni anlatacaðým kelebeðin bir günlük uzun yaþam koþusunun en son saniyelerinde ki, sende uçup gitmeyesin…
Seni yazacaðým ilkbaharýn tomurcuklarýna, nasýl olsa onlar seni tanýmayacaklar, seni hissedecekler, tanýyacaklar sensizliðin esiri beni…
Seni anlatacaðým çaðlayan þelaleye, seni anlayacaðým yaz güneþindeki yaðmur taneciklerine.
Biliyor musun kaç sensiz ilkbahar yaþadým sadece hayalinle…
Seni anlattým ilkbaharýn takvim yapaklarýna,
Yaz’ýn kuru güneþ sýcaklýðýna.
Seni anlattým, bir çýnar aðacýnýn gölgesinde gölgelenirken, çýnar aðacýnýn yapraklarýna.
Seni anlatýrken koca çýnar bile yel oldu yeller estirdi dallarýnda.
Seni anlatacaðým sonbahar’da sararan yapraklara. Kuruyan dallara.
Kaybolan yýllara anlatacaðým seni, düþen takvim yapraklarýndaki hikayelere andým olsun tek bir gün bile aklýmdan çýkarmadýðým seni…
Ve, sensiz beni anlatacaðým sonbahar kuzularýna.
Kaç yakamoz gecesi yaþadým, sonbaharýn ýlýk rüzgarlarýnda kahrolasý limanda, kaç gemi saydým senden uzakta, kaç kaptana el salladým…
Kaç balýkçýya, ‘Vira Besmele’ çektim…
Kaç balýkçý bekledim, kaç yýldýz saydým sabahsýz gecelerin kor karanlýlarýnda…
Seni anlatacaðým, sonbaharýn son günlerine, yerde süpürülmeyi bekleyen sararmýþ yapraða. Kurumaya yüz tutmuþ, sonbahar yaðmurlarýný bekleyen topraða…
Seni anlatacaðým sol el sallayýþýný ve uzaklara gidiþini, dönüþü olmayan gecelerde kayboluþunu, bir daha ‘merhaba’ demeyiþini…
Sonbaharý devredenden kýþa seni anlatacaðým, martýya, karakuþa…
Beyaz urbalarýný girdiðinde toprak, üzerinde üþürken daldan kopan yaprak, yeminler olsun seni anlatacaðým yalansýz umarsýz gecelerde…
Seni anlatacaðým kar yaðýþýnda üþüyen serçeye. Penceremin önüne gelip, benden bir avuç yem bekleyen kumruya.
Seni anlatacaðým ilkbaharýn ilk günlerine.
Lepiska saçlarýný anlatacaðým doya doya…
Bu gece yine seni anlatacaðým birim sorma gir meyhanesindeki meyhaneci Hamdi’ye…
Þarapçý Tahsin yine seni soracak.
Yalnýzlýðýma kadeh kaldýrýrken.
Ama ben sana içeceðim boþ kadehe inat.
Bu masada ben, taþ plakta ‘sessiz gemi’ olacak.
Seni anlatacaðým sýcak ellerini, okþamaya doyamadýðým saçlarýný, bakmaya kýyamadýðým gözlerini anlatacaðým…
Ama sen olmayacaksýn, dün de bugün de yarýnda.
Ben seni anlatacaðým hayatýmýn her gününe.
Sensizliði sensiz yaþadýðýmýn her güne inat.
Seni anlatacaðým bendeki sana…
Sosyal Medyada Paylaşın:
kurşun kalem 1975 Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.