ölüm alabildiðine aðlamaklý,
küçük bedenlerin henüz ayaklanmamýþ vücudunda..
anne’den geçerken þefkat
ve bir baba’nýn gözlerinde doðarken çaresizlik,
usulca akýp gidiyor hayat,
korkuyoruz..
gönül yarasýný onaramamýþ çocuklar,
büyüdükçe yobazýn us’unda,
kanlý bir sokaða dökülüyor filizleri..
ahh yine akþam akþam oturuyor göðsümüze,
umarsýzlýðýn koynundan çýkýp gelen o aðýr sancý,
daðýlýyoruz..
oysa ne çok seslenmiþti turnalar,
alýp götüreceklerdi her birini yeni yepyeni bir bahara,
susuyoruz..
içlerinde bir devrim varki
küçük ellerinden büyük hayaller kurulurdu,
ülkenin dört bir yanýna..
ve umutlarý koþardý sabah-akþam,
serin avlulardan güneþin kucaðýna,
gülümsüyoruz..
kaç hain bakýþ
ve kaç yýlansý dokunuþ adýmlarken fikrimizi,
dahasý, en arsýz beyanatlarýn hükmünde kavrulurken insanlýk,
kara trenler kalkýyor içimizden,
is kokusu kalýyor geride,
küsüyoruz..
yine de
ciðeri daðlanmýþ insandýr,
sevginin sonsuzluðunu gören, duyan ve dokunan,
biliyoruz..
varlýk aðlarken yokluktan
ve tutulmuþ bir beþik gibi nutkumuz,
sallanýp dururken nefretin daraðacýnda,
düþünmek ne gibi bir suç olabilirki
sorguluyoruz..
yaðmalanmýþ umutlarýmýz var bizim,
hatta ezilmiþ düþlerimiz,
üzgün türkülerimiz ve tedirgin þiirlerimiz de cabasý..
fakat kulaðýmýzdaki tek melodi,
hala çýnlamakta,
y ü r ü y o r u z ...
aynaya bakmak aynýlaþtýrýyorsa üstelik korkuyorsan ölmekten,
sakýncalýdýr yaþamak.