Kekik kokulu bir zamanda ölü balonlarla konuþur mektup
Ve
Havadan sudan olmayan ne varsa buluþur bu masalda…
Masal:
Yasaklý bir türküyle yola çýktýðýmda dedim ki:
Duyuramadýðýn ses, çýðlýksýz duvara benzer
Ýþte bu yüzden, o çerçeve hapsindeki fotoðraf var ya
Kaç papatya mevsimidir saçýnýn okþanmasýný bekler durur…
Kim bilir, dudaklarý gülümser mi acaba
Suskunluðumu doyururken gamzeleri…
Ölü Balon:
Hep kuþbakýþý aðladým çocuklar elinden kaçýrýnca ipimi
Ne zaman girdiysem kiraz aðacýnýn koluna
Üzülmeyin diye baðýrdým avazým çýktýðý kadar
Üzülmeyin…
Sonsuzluktur ölüm
Her bahara günaydýn deyip
Çiçekleri kokladýðýmýzda…
Mektup:
Adresim mi silindi hafýzandan
Yoksa kanadý mý kýrýldý güvercinlerimizin
Mahallenin hayta çocuklarý mý bozdu kapý zilimizi
Yoksa sokaðýmýz kayboldu da haberimiz mi olmadý…
Masal:
Kimsesizliðinin tek misafiri olmuþ örümcekler
Að/armýþ saçlarýn…
Bilirsin, gözyaþýný tanýmaz karanlýklar…
Ölü Balon:
Hiç körkütük yakalanmadým güneþe
Olmayan bir zamana kanat açmadým
Kimse/siz gibi
Mektup:
Ah o güvercinler…
Ne zaman görsem pencere önlerinde
Parmak izleri düþer yüreðimin alfabesine
Ve
Kanar hikâyelerimin yarasý
Zakkum kokulu bir sabahtý elleri cebinde bir aðýt vardý çocuðun dilinde
Elinde kalan ipine bakýyordu balonun
Güvercinler mektup güzergâhýnda selamlýyordu hayatý…
Masal ise uyuyordu kuþ tüylü yataðýnda…
Kýzýlcan