PETUNYA MEVSÝMÝ
Kadýnýn saçlarý uçuþuyordu,
Saçlarýnda uzak denizlerin serin rüzgârý,
Deniz yosunlarýnýn kokusu vardý,
Dudaklarýna baktýðýmda bir martý çýðlýðýný duyuyordum,
Gözbebeklerinin siyahýnda denizlerin yakamozlarý parlýyordu.
Dükkânýn camýndaki bu kadýnýn yüzü bize benzemiyordu,
Yüzündeki gülümseme Mona lisa’yla aynýydý.
Bak iþte yine yaðmur yaðýyor bu kente,
Daha dün camilerden uzak duran memleket siyasetçileri,
Þimdi Cuma günleri en ön saflarda yerini alýyordu,
Camii avlusunda halka fetvalar verirken,
Kent eflatun düþler içinde petunya kokuyordu.
Eflatun düþler içindeki, petunya kokulu kentin halký,
Keramettir diye camii önüne koþuyordu,
Þeyh efendilerle, onlara adeta tapýyordu,
Daha dün þeyh efendilerden medet uman halk,
Þimdi yetinmiyor siyasetçiler olmadan dua etmiyordu,
Yüksek tepelere artýk evler kurulmuyor bu kentte,
Kurbanlar kesilip oluk gibi kan tepeden aþaðý akýtýlýyordu,
Ellerin ayasý semaya deðil topraða bakýyordu,
Ýþte yaðmur tüm hýzýyla yaðýyordu,
Tanrý yaðmur duasýný kabul etmiþti,
Arabuluculuðu þeyhmi siyasetçimi yapmýþtý, kafam karýþmýþtý,
Bu sabah okuduðum takvim yapraðýnda bu gün yaðmurlu yazýyordu.
Tanrýnýn iþi bayaðý zordu…
Bu kadýnýn bedeni ve kývrýmlarý bizim buralara yabancýydý,
Kasýklarýnda yazan kelimeyi okumakta zorlanýyordum,
Memleket çocuklarý gibi A deyip B de takýlýyordum,
Yanýmdan geçen iki kadýn önce beni sonra resimdeki hatunu,
Süzekten ince belli çay bardaðýna dökülen taze çay gibi süzmüþtü,
Bir aðaç kütüðüne benzeyen beden ölçüleriyle yanýmdan uzaklaþýrken,
Düþündüm…
Kadýnýn vücudu ince belli çay bardaðý gibi olmalýydý,
Ben hala ayný fikirdeydim,
Kadýn böyle olmalýydý resmi dahi bahar kokmalýydý,
Bu kadýn bize ve kente yabancýydý kimdi bu kadýn,
Ýki kadýn beþ adým yanýmdan uzaklaþýnca yüksek sesle fýsýldamýþtý,
Ne din kaldý ne ahlak ah kardeþ,
Haklýsýn baþýmýza taþ yaðacak vallahi,
Kelimeler ve düzen hep aynýydý,
Ýnsanlar deðiþiyor, binalar deðiþiyor beyinler deðiþmiyordu,
Kütükler uzak nehirlerde yüzüyor, biz kütük gibi yaþýyorduk,
Ulan anasýný sattýðýmýn dünyasýnda,
40 sene öncede duymuþtum bu konuþmalarý,
Siyah beyaz televizyonda çýkan hatunlar içinde söylemiþti,
O zamanýn kütük belli memleket hatunlarý..
Ne dünya batmýþ nede taþ yaðmýþtý,
Oysa bu sabah uyandýðýmda kent hala yerindeydi,
Ne deprem olmuþ nede sel basmýþtý, taþta yaðmamýþtý,
Yaðsa bilirdim kiremitler kýrýlýrdý,
Kentten destur sesleri yükselirdi,
Yoksa bu kadýnlar,
o lafý banamý etmiþti iþte bunu bilmiyordum….
Oysa bu sabah baþkaydý,
Süheyla’nýn balkon çiçekleri gibiydi kent,
Sokaklara eflatun bir düzen hâkimdi,
Süheyla nerede þimdi kimbilir,
Sabahýn seherinde, Süheyla’yý hiç düþünmemiþtim
Saçlarý belki petunya kokuyor dedim ve gülümsedim..,
Bu gün yine ayný dükkânýn camý önünde durdum,
Kadýn kente bakýyordu kesin buralara yabancýydý,
Cebimden çýkarttýðým tütünden bir tane yaktým,
Derin bir nefesle Ýçime çektim,
Bu kentin havasý boðuyor beni, ölürüm diye korkuyorum,
Tütünü o yüzden içiyor elimden geldiðince,
Bu kentin havasýný solumuyorum.
Kenan aþaðýdan görünmüþtü,
Kentin pisliðini temizliyordu,
Yedi kiþilik bir nüfusa,
Yedi yüz otuz iki bin lirayla bakýyordu,
Nasýl geçiniyorsun?
Diye sorunca ekmek diyordu, sadece ekmek yiyordu,
Babacanýn yeðeni yirmi sekiz bin dolarla iþe baþlamýþ dedim,
Düþündü sekiz yüz kýrk yapar az dedi, yazýk dedi,
Bizim müdür ondan çok alýyor dedi,
Hükümetin baþýndaki partinin ilk kelimesi ne dedim,
Adalet dedi.
Adalet ne dedim,
Ekmek dedi,
Önceki hükümet zamaný dedim,
Ekmek dedi,
Ondan önceki hükümet,
Ekmek dedi,
Ya daha önceki,
Düþündü gülümsedi,
Babam besliyordu dedi,
Hadi poz ver resmini çekeyim dedim,
Koþtu ve durdu,
Çek dedi,
Çektim…
Kent eflatun bir petunya mevsimi yaþýyor þimdi,
Süheyla petunya kokarmý bilmiyorum,
Kenan petunya þehrinde eflatun düþler içinde,
Petunya kokuyor þimdi,
Ekmek diyor ekmek yiyor….
Orhan YILMAZ
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.