MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

Kuvâyi Milliye - Üçüncü Bap
Nazım Hikmet Ran

Kuvâyi Milliye - Üçüncü Bap


Yýl 1920
Ve
Arhaveli Ýsmail’in Hikâyesi


Ateþi ve ihaneti gördük.

Düþman ordusu yine baþladý yürümeðe.
Akhisar, Karacabey,
Bursa ve Bursa’nýn doðusunda Aksu,
çarpýþarak çekildik...
920’nin
29 Aðustos’u :
Uþak düþtü.
Yaralý
ve dehþetli kýzgýn
fakat topraðýmýzdan emin,
Dumlupýnar sýrtlarýndayýz.
Nazilli düþtü.

Ateþi ve ihaneti gördük.
Dayandýk
dayanmaktayýz.

1920 Þubat, Nisan, Mayýs,
Bolu, Düzce, Geyve, Adapazarý :
Ýçimizde Hilâfet Ordusu,
Anzavur isyanlarý.
Ve ayný sýradan,
3 Ekim Konya.
Sabah.
500 asker kaçaðý ve yeþil bayraðýyla Delibaþ
girdi þehre.
Alaeddin tepesinde üç gün üç gece hüküm sürdüler.
Ve Manavgat istikametlerinde kaçýp
ölümlerine giderken
terkilerinde kesilmiþ kafalar götürdüler.

Ve 29 Aralýk Kütahya :
4 top
ve 1800 atlý bir ihanet
yani Çerkez Ethem,
bir gece vakti
kilim ve halý yüklü katýrlarý,
koyun ve sýðýr sürülerini önüne katýp
düþmana geçti.
Yürekleri karanlýk,
kemerleri ve kamçýlarý gümüþlüydü,
atlarý ve kendileri semizdiler...

Ateþi ve ihaneti gördük.
Ruhumuz fýrtýnalý, etimiz mütehammil.
Sevgisiz ve ihtirassýz çýplak devler deðil,
inanýlmaz zaaflarý, korkunç kuvvetleriyle,
silâhlarý ve beygirleriyle insanlardý dayanan.
Beygirler çirkindiler,
bakýmsýzdýlar,
hasta bir fundalýktan yüksek deðillerdi.
Fakat bozkýrda kiþneyip köpürmeden
sabýrlý ve doludizgin koþmasýný biliyorlardý.
Ýnsanlar uzun asker kaputluydu,
yalnayaktý insanlar.
Ýnsanlarýn baþýnda kalpak,
yüreklerinde keder,
yüreklerinde müthiþ bir ümit vardý.
Ýnsanlar devrilmiþti, kedersiz ve ümitsizdiler.
Ýnsanlar, etlerinde kurþun yaralarýyla
köy odalarýnda unutulmuþtular.
Ve orda sargý,
deri
ve asker postallarý halinde
yan yana, sýrtüstü yatýyorlardý.
Koparýlmýþ gibiydi parmaklarý saplandýðý yerden
eðrilip bükülmüþtü
ve avuçlarýnda toprak ve kan vardý.

Ve asker kaçaklarý,
korkularý, mavzerleri, çýplak, ölü ayaklarýyla
karanlýkta köylerin içinden geçiyorlardý.
Acýkmýþtýlar,
merhametsizdiler,
bedbahttýlar.
Þosenin ýssýz beyazlýðýna inip
nal sesleri ve yýldýzlarla gelen atlýyý çeviriyor
ve Bolu daðýnda ekmek bulamadýklarý için
deviriyorlardý uçurumlara :
þayak, cýgara kâadý, tuz ve sabun yüklü yaylýlarý.

Ve çok uzak,
çok uzaklardaki Ýstanbul limanýnda,
gecenin bu geç vakitlerinde,
kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen laz takalarý :
hürriyet ve ümit,
su ve rüzgârdýlar.
Onlar, suda ve rüzgârda ilk deniz yolculuðundan beri vardýlar.
Tekneleri kestane aðacýndandý,
üç tondan on tona kadardýlar
ve lâkin yelkenlerinin altýnda
fýndýk ve tütün getirip
þeker ve zeytinyaðý götürürlerdi.
Þimdi, büyük sýrlarýný götürüyorlardý.
Þimdi, denizde bir insan sesinin
ve demirli þileplerin kederlerini
ve Kabataþ açýklarýnda sallanan
saman kayýklarýnýn fenerlerini
peþlerinde býrakýp
ve karanlýk suda Amerikan taretlerinin önünden akýp
küçük,
kurnaz
ve maðrur
gidiyorlardý Karadeniz’e.
Dümende ve baþaltlarýnda insanlarý vardý ki
bunlar
uzun eðri burunlu
ve konuþmayý þehvetle seven insanlardý ki
sýrtý lâcivert hamsilerin ve mýsýr ekmeðinin
zaferi için
hiç kimseden hiçbir þey beklemeksizin
bir þarký söyler gibi ölebilirdiler...

Karanlýkta kurþunî derisi kýrmýzýya boyanan
baltabaþ gemi
Ýngiliz torpitosudur.
Ve dalgalarýn üstünde sallanarak
alev alev
yanan :
Þaban Reisin beþ tonluk takasý.

Kerempe Fenerinin yirmi mil açýðýnda,
gecenin karanlýðýnda,
dalgalar minare boyundaydýlar
ve baþlarý bembeyaz parçalanýp daðýlýyordu.
Rüzgar :
yýldýz - poyraz.
Esirlerini bordasýna alýp
kayboldu Ýngiliz torpitosu.
Þaban Reisin teknesi
ateþten diregiyle gömüldü suya.

Arheveli Ýsmail
bu ölen teknedendi.
Ve þimdi
Kerempe Fenerinin açýðýnda,
batan teknenin kayýðýnda
emanetiyle tek baþýnadýr,
fakat yalnýz deðil :
rüzgârýn,
bulutlarýn
ve dalgalarýn kalabalýðý,
Ýsmail’in etrafýnda hep bir aðýzdan konuþuyordu.

Arheveli Ýsmail
kendi kendine sordu :
«Emanetimizle varabilecek miyiz?»
Kendine cevap verdi :
«Varmamýþ olmaz.»

Gece, Tophane rýhtýmýnda
Kamacý ustasý Bekir Usta ona :
«Evlâdým Ýsmail,» dedi,
«hiç kimseye deðil,» dedi,
«bu, sana emanettir.»

Ve Kerempe Fenerinde
düþman projektörü dolaþýnca takanýn yelkenlerinde,
Ýsmail, reisinden izin isteyip,
«Þaban Reis,» deyip,
«emaneti yerine götürmeliyiz,» deyip
atladý takanýn patalyasýna,
açýldý.

«Allah büyük
ama kayýk küçük» demiþ Yahudi.
Ýsmail bodoslamadan bir saðnak yedi,
bir saðnak daha,
peþinden üç-kardeþler.
Ve denizi býçak atmak kadar iyi bilmeseydi eðer
alabora olacaktý.

Rüzgâr tam kerte yýldýza dönüyor.
Ta karþýda bir kýrmýzý damla ýþýk görünüyor :
Sývastopol’a giden bir geminin
sancak feneri.

Elleri kanayarak
çekiyor Ýsmail kürekleri.
Ýsmail rahattýr.
Kavgadan
ve emanetinden baþka her þeyin haricinde,
Ýsmail unsurunun içinde.
Emanet :
bir aðýr makinalý tüfektir.
Ve Ýsmail’in gözü tutmazsa liman reislerini
ta Ankara’ya kadar gidip
onu kendi eliyle teslim edecektir.

Rüzgâr bocalýyor.
Belki karayel gösterecek.
En azdan on beþ mil uzaktýr en yakýn sahil.
Fakat Ýsmail
ellerine güvenir.
O eller ekmeði, küreklerin sapýný, dümenin yekesini
ve Kemeraltý’nda Fotika’nýn memesini
ayný emniyetle tutarlar.

Rüzgâr karayel göstermedi.
Yüz kerte birden atlayýp rüzgâr
bir anda bütün ipleri býçakla kesilmiþ gibi
düþtü.

Ýsmail beklemiyordu bunu.
Dalgalar bir müddet daha
yuvarlandýlar teknenin altýnda
sonra deniz dümdüz
ve simsiyah
durdu.
Ýsmail þaþýrýp býraktý kürekleri.
Ne korkunçtur düþmek kavganýn haricine.
Bir ürperme geldi Ýsmail’in içine.
Ve bir balýk gibi ürkerek,
bir sandal
bir çift kürek
ve durgun
ölü bir deniz þeklinde gördü yalnýzlýðý.
Ve birdenbire
öyle kahrolup duydu ki insansýzlýðý
yýldý elleri,
yüklendi küreklere,
kýrýldý kürekler.

Sular tekneyi açýða sürüklüyor.
Artýk hiçbir þey mümkün deðil.
Kaldý ölü bir denizin ortasýnda
kanayan elleri ve emanetiyle Ýsmail.
Ýlkönce küfretti.
Sonra, «elham» okumak geldi içinden.
Sonra, güldü,
eðilip okþadý mübarek emaneti.
Sonra...
Sonra, malûm olmadý insanlara
Arhaveli Ýsmail’in âkýbeti...
Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.