Saat dört, yoksun. Saat beþ, yok. Altý, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve belki kim bilir...
Hapisane avlusunda bir bahçemiz vardý. Sýcak bir duvar dibinde on beþ adým kadardý.
Gelirdin, yan yana otururduk, kýrmýzý ve kocaman muþamba torban dizlerinde...
Kelleci Memed’i hatýrlýyor musun? Sübyan koðuþundan. Baþý dört köþe, bacaklarý kýsa ve kalýn ve elleri ayaklarýndan büyük. Kovanýndan bal çaldýðý adamýn taþla ezmiþ kafasýný. "Haným abla" derdi sana. Bizim bahçemizden küçük bir bahçesi vardý, tepemizde, yukarda, güneþe yakýn, bir konserve kutusunun içinde...
Bir Cumartesi gününü, hapisane çeþmesiyle ýslanan bir ikindi vaktini hatýrlýyor musun? Bir türkü söylediydi kalaycý Þaban Usta, aklýnda mý : "Beypazarý meskenimiz, ilimiz, kim bilir nerde kalýr ölümüz...?"
O kadar resmini yaptým senin bana birini býrakmadýn. Bende yalnýz bir fotoðrafýn var : bir baþka bahçede çok rahat çok bahtiyar yem verip tavuklara gülüyorsun.
Hapisane bahçesinde tavuklar yoktu, fakat pek âlâ gülebildik ve bahtiyar olmadýk deðil. Nasýl haberler aldýk en güzel hürriyete dair, nasýl dinledik ayak seslerini yaklaþan müjdelerin, ne güzel þeyler konuþtuk hapisane bahçesinde...
Sosyal Medyada Paylaşın:
Nazım Hikmet Ran Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.