denizi öpsem çoðalýr biliyorum
daraðacýnda bir hayli yorgun -mahmur-
menekþe curcunasý ne kadar maviyse
her þeyi ürperten kanat sesi uçar gibidir
dalýnda rüzgar bekleyen deniz -incelecek-
gölgelerin uzamasýyla
uzaklarý iþaret ediyor
çürümüþ zihniyetin yönünü
safran sarýsý gizli bir hüzün
sedefler dolusu söz
yeniden yaþama doðmak için
göz getiriyor
devlet baba söylemek istemezdi
-ama söylüyor-
bir inci bulup çýkarasýmýz var
denizlerin duru gözlerinden
ölüm esrimesi gidiþi giydirip
gökyüzüne yakýnlaþtýrmamýz lazým yüzleri
bilmiyor devlet baba
sonra bir hilâl gibi doðacaðýný
ezbere alýnýp teleklerle yazýlacak
denizleri anlatan kitaplarýn aðzý
üstüne gül düþse kan damlasa
sülüs bir çizgidir
ölümle baþlayan buðulanan hayal
güneþin en olgun saatlerinde
portakal çiçekleri
yýldýzlar gibi soyunurken geceye
yârin kokusu kadar çocuk ve sarý
tutuyor geceyi bir ekmek kokusu
fýrýncý eziyor aydýnlýðýn kýnasýný
kimse bilsin istemiyor
denizi yoðuran mayanýn
ölüm ve devrim olduðunu
cellat yüz/görümü ölümü
biteviye konduruyor
suskunluðuyla deniz’in üstüne
sarpa sarýyor dar sokaklarý
deniz gölgelerini ýþýk ýþýk çekerek içine
sedefinden vurgun yediðimiz
kaybettiðimiz deniz enkazý
toparlýyor bizi
aðzýmýzda baðýþlanan
gizlice devþirilen kelimelerin ruhuyla
ölüm ki sustalýnýn aðzýnda oturan gölge
deniz ki yýldýzlar gibi durmuþ geceye
bütün þimþekleri yutmuþ
güller arasýn da bir saðanak
bulutla tekmil söz üzre yaðýyor
yýldýzlara bakan çocuðun öfkesi
altý kýzýl mayýs gecesi
Ey kýyýlarý zaptetmiþ kervan krallarý!
kaldýrýn bu sisi gözlerimizin önünden
kara çalmaz denizlerin üzerinde ki renkler
susmaz aðustos böcekleri
siz bir güvercinin nasýl doðduðunu bilemezsiniz ki!
ben nasýl anlatayým size denizlerin doðumunu!