Ihlamur aðacýna açýlýrdý mutfak pencerelerimiz
daðlarýn yeþil rengine dalarken gözlerimiz
gülüþürdük hoyratça
dinmeden
nefessiz kala kala
sarý bir tiþört giyip üzerine, çýkardýn dýþarýya
gözlerim dalýp giderdi saçlarýna ay misali
merak ederdim ne zaman tutulacak diye gözlerin
gözlerimin kýyýsýna
matematikten hep zayýf alýrdýn, zayýftý matematiðin
bir kere olsun sana yardým dahi edemedim
bazý geceler ayný kitabýn, ayný sayfasýna bakarken
duvarýn ardýnda senin olduðunu aklýma getirip
sorularý çözmeden, býrakýverirdim
adý vardý sevmenin
bir gün pembe bir elbise giyip
dýþarý çýkmýþtýn
gözlerimde seni gören annem
usulca söylenmiþti kulaðýma
’seviyorsun deðil mi
hani þu komþu kýzý Þule’yi?’
ikinci kattan depremlerle titrediðimiz
battaniye ile sokaklarda dolaþtýðýmýz günlerde
bir kýz vardý daha yanaklarý kýpkýrmýzý
bir gün babasýný görmüþtüm motor üzerinde
siyah gözlüklü adam, hem de fiyakalý
bir baþka þehirde yaðarken usulca kar taneleri
bir küçük kýzýn, ufacýk elleriyle Celalettin’i sevmeleri
Zafer’den zeytin gözlü þarkýlarla sýnýfça dinletileri
soðuk ve ayaz altýnda binlerce kez ayný yürekle
sevgiye dilenmeleri vardý
su gibi hiç kirlenmemiþ hani
bir gün o kýz da büyüyüp, rüyasýndan uyandýðýnda
hülyasýna takýverdiði küpeleri eski bir sandýða koyup
baðlamaktan usanmýþ saçlarýyla
ayný resmi çiziverdi
beyaz elleriyle çiçekli bir elbise giyindi
saat on ikiyi on bir geçe
gözleriyle ayný masala inanmýþ gençliðinden kalma izleri
sürmesiyle gökyüzüne iþledi
adý vardý sevmenin
Þule’yi anlatan bir sürü þiir vardý
kendi kokusunda yanarken kelebekler
hülyasý kalmamýþ aþkýna bebeði gibi sarýlýp
ara sýra taktýðý altýn kolyesini avuçlarýnda
hikayesinin son cümlesi kadar manidar sakýndý
yorulan gözlerin ardýnca
yüreði pas tutmuþ insanlara inat
aþka da, kavgaya da tutulmadan
bir çenginin toprak raksýnda
son bir gülücüðü çocuðuna emanet edip
bir kadýn daha uyudu her sabah
gök yorulunca aðlamak için
o kadýnýn adýna da ‘anne’ dendi
.