Kendi þiirine dönen lunapark ýþýklarý sessizliðim
Diðer tüm duygular yabancý
Aromasýz bir cennet çýplaklýðý gecelerde
Dualarla seviþen melek gölgeleri etrafýmda
Akrostiþ bir düþüþ hissettiðim
Palavra kokan harflerin baþlangýçlarýyla acý çektiðim
Gibisin
Sonunu çoktan terk etmiþ
Sevgilim gibi
Hiçliðim
Sin
.
.
.
Daha dün koklamýþtým oysa ki, aþksýz sokaklarýn þefkatini
Bir anne gibi tebessümle, bir kýrýk kemik gibi çatýrdýyordu nedenlerimize
Astarý deðiþmemiþ odalarýmýzýn üzerine kat kat çekilen hüzün renklerimizdi
Hoþ geldin diyordu, geç kaldýn diyordu, o seninle terk etti kalbimi diyordu
En son þu köþe baþýna gizlenmiþtiniz, karanlýðýn içinde sýcak bir öpüþmeyle
O büyüdü, o unuttu, bak ikinizi anýmsatan sadece ben kaldým
Anýmsayan ise sadece sen ve o çocuk diyordu
.
Gözyaþlarýný koklayan toprak
Yaðmur sonrasý müziði misali sýzý/lý/yor
Küflü bir deniz kýyýsý sessizliði içim
Çakýl taþlarýný okþayan tutunmalar etrafýmda / dizleri kan içinde
Omuzlarýmda asýlan takvim yapraklarý solgun
Omuzlarýmda, kalbimdeki kancanýn yorgunu o çocuk
O gitti, çok oldu gideli beni öldür özgür býrak sokaklara diyordu
Ýçimdeki çocuk sokaklarý hala seviyordu
.
Taþ/ý/n/mak lunapark cenazesine benziyordu
Sevdiðim
Sevdiklerim yoktu
Sokaklarýn sabahladýðý bir sonbaharda
Iþýklar hep sönüyordu
. . .