Kaygan Zeminlerde Aşk Senfonisi
Tarihin günahlarý
bir öfke oldu ölümüne
gizlendi,
gömüldü hayat veren topraðýn
gizemli derinliðine.
Ölüm sessizliðinde bir karanlýk,
karanlýða bürünmüþ bir sessizlik,
bir tül sessizliði
geceyi örten
beklemekte ölümüne
beklemekte kan ter içinde.
Tutuþmuþ bir ucundan yüreðim
kanar,
yanar için için
korkak bir aðustos gecesinde
yakýlan ateþe.
Tutuþur, derinleþir
karanlýklaþýr, hainleþir
belki bir korkak haziranda tekrar
bilinmez.
Gebe olacak soluk soluða
doðuma ve ölüme
ayný anda
ayný zamanda.
Yaz yorgunu çiçekler
rüzgara býrakýlmýþ
tedirgin topraklarýnda yüreðimin
boyun bükmekte
çaresiz.
Boyun bükmekte
kimbilir kaç mevsime
hazan yazmýþ dudaklarýn,
yarýsý kan, yarýsý toz içinde
geçmiþin hatýrasýný gizleyen
kýrýk bir ayna,
sevdalý yüreklerden yelken alýp
topraða, sulara gömülen hatýralar
boyun bükmekte.
Karanlýk
bir mýzrak gibi çökerken
yanan baðrýma,
anlatýr bu þehir kendini,
anlatýr korkularýnýn
bir eylülle baþlayan
ve yine hazanda biten sevdasýný.
Hoyrat bir rüzgarda
ölüme hayal kurar umutlar.
Zamanýn acýmasýz penceresinde
güller ve aðlayan yaseminler olur
hayatýn kendi kendini
yok etmesinin tanýðý.
Ve þimdi
ölümünü ispat etmiþtir karanlýk.
Kimbilir
hangi hoþ naðmeler dolanýrdý
bulunduðu odada.
Sabah rüzgarlarýna eþlik eden
bir acem-aþiran melodi
yok artýk
bir akrep yalnýzlýðýný andýran
karanlýk duvarlarýnda.
Mýzrabý yitik, yýllanmýþ
çaresiz bir ud gibi
kahrolmakta düþlerim,
saksýsýndan uzak yaseminlerin beyazýnda
hala mor kanamakta yüreðim.
Yüreði doruklarda bir genç kýz
gözlerinde bir ayrýlýk þarkýsý,
ýslak, aðlamaklý
tutkun maviye.
Akþam hüzünle inerken þehre
firari dudaklarýnda bir sevda türküsü,
henüz bir kadýn dudaðýnýn
lezzeti dudaklarýna sinmemiþ sevdalýsýna
yazdýðý þiiri arýyor
o yarým kalan,
o hep yarým kalacak olan þiirini.
Çok þey yarým kaldý;
söylenmemiþ sözler,
sevgiliye yapýlacak en güzel teklif,
ödenecek senetlerin akýbeti,
belki de "evet" olacak bir cevap.
Hep yarým.
Feryatlar dolaþýyor gökyüzünde.
Bu gidiþ, bu yolculuk
kan yorgunu yüreklerden
yaþ yorgunu gözleredir.
Þöyle diyor bir þair,
bir ses son kez þöyle diyor
boðazýnda hýçkýrýklarla:
"Gidiyorsun ciðerparem birtanem
Bir sonun baþlangýcýna
Ýhtiyacýn yok artýk
Hýçkýrýkla, gözyaþlarýna
Hýçkýrýklar kalanlarda
Gözyaþlarý yalanlarda
En sevdiðim caným insan
Þimdi, þimdi artýk karanlýklarda
Zaman geri dönebilseydi
Gözüm son kez görebilseydi
Sarýlmak isterdim sana
Elimden gelebilseydi."
Yüreklere bir kýrbaç gibi inen
karanlýðýn öfkesinde
bir kýrýk plak
uzaklarda
döner durur hüzünle.
O denizi gözleriyle maviye
boyayan kýz
gözyaþlarýný koyup rüzgarýn önüne
tarifi imkansýz acýlarla
bir yolculuða çýkar.
Der ki :
"Senden uzakta gülüm günlerim geçer
Geçer amma geçer de yüreðim ezer
Neden býraktýn da gidiverdin sen
Beni yalnýz koyup ölüverdin sen
Yýllar geçse de gülüm unutmam seni
Ömür bitse de gülüm unutmam seni
Sende hasretim
Yýllarda nefretim
Kalbimde yaþ donar
Sende hasretim
Yýllarda nefretim
Kalbimde yaþ donar."
Bir ay geçti,
yine bir gün
yine bir ay geçecek sensiz.
Yýllar yýllarý kovalar belki de "unutmaya hasret",
þiirler:
"Bir yýl sürer
ölüm acýsý yirminci asýrlarda"
der demesine
der de hala
o en iyi ilaç "zaman" da
kendine bir çare
kendine bir ilaç arar, durur.
Buruk yüreðim
ölümüne buruk.
Sen
zifiri karanlýðýn ortasýnda
ýþýksýz kalmanýn
ne demek olduðunu
bilemezsin be kardeþim,
neon lambalarýn altýnda
düþlerinle gezintiye çýkarken.
Iþýk
umut olmamýþtýr
senin için hiç.
Unutma;
hüznün, ihtirasýn
yalvarýþýn da namusu vardýr.
Sen
susuz kalmanýn acýsýný
bilemezsin be kardeþim,
elinde;
Küba’lý genç kýzlarýn
bacaðýna sürülerek hazýrlanan
kocaman puron,
terleyen bardaðýndan
Fransýz þarabýný yudumlarken.
Sen
kýþ gecelerinin amansýz soðuðunda,
ellerin çýrýlçýplak,
yüreðinde umutlar solgun
belki de yalýnayak,
gözlerinde yarým damla yaþ
o anlatýlmaz acýyý
bilemezsin be kardeþim,
en sýcak otel odalarýnda,
avuçlarýnda
karanlýk gecelerin korkusuz hayali,
terleyen düþünceler gezerken
ve sen
tarifsiz keyifler içindeyken.
Sen
sevdiðini kaybetmenin,
sen
aþksýz kalmanýn acýsýný
bilemezsin be kardeþim,
çünkü
sen hiç sevmesini bilmedin ki.
Ey kara gecelerin
kara gömlekli
kara yürekli
kara mimarlarý,
bu feryat, bu sesleniþ size.
Tarihin amansýz tokadýný yemeye alýþýk
ey insanoðlu
üzülme
sarýlýr yaralarýn gün gele,
senin gözündeki yaþ
benim yüreðime aktýkça benim yüreðimdeki umutlar
senin düþüncende filizlenir,
sevgililer kavuþurlar birbirine,
topraða karýþsa da
o kýrýk ayna
yansýtýr hatýralarýný geleceðe.
Fýrsat ver
bu hüzün, bu ýzdýrap
seni kendine biraz daha yaklaþtýrsýn.
Gördün iþte;
gözleri çekik, rengi siyah
dili farklý olsa da
her çocuk oyun ister,
her aþýk
ilk el tutuþta
ilk öpüþte heyecan duyar,
her genç
umutla soyunur kavgaya,
sevdaya ve özgürlüðe.
Her insan
ateþi tutunca yanar
yandýðý gibi acý çekene,
aðlayýnca
gözünden akýttýðý yaþtýr
iki damla
birbirinin ayný.
Ve þimdi
güneþe tutulmuþ bir nergis demeti gibi
kurumadan gözyaþlarýmýz,
her þeyi
ama her þeyi
sevginin potasýnda eritip
aydýnlýða doðru, karanlýðý delerek,
sevgiliye açan bir çiçek heyecanýyla
uzanmak zamanýdýr.
Belki de bu
son þans
son þansýmýzdýr.
Tarihin günahlarý
bir öfke oldu ölümüne
gizlendi,
gömüldü hayat veren topraðýn
gizemli derinliðine.
Ölüm sessizliðinde bir karanlýk,
karanlýða bürünmüþ bir sessizlik,
bir tül sessizliði
geceyi örten
beklemekte ölümüne
beklemekte kan ter içinde...
Sosyal Medyada Paylaşın:
Dr. Arif Ali Albayrak Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.