Sonbaharlarında bir kadın, Ankara
Yalýnayak…
Pijamalarýmla belki,
Belki tutuþturduðum parmaklarýmýn ucunda,
Sarýþýn dedeler gibi, dev aðaçlarýn
Kollarýný uzatarak daralttýðý sarý sokaklarýndan,
Kulaðýmda içinde sen ve aþkýn kol gezdiði þarkýlar,
Geçiyorum ýslanarak huzurla karýþýk anýlarla…
Susmak o kadar yüceltir ki seni,
“Süslü sokak”tan geçerken gülümsediðimde sana.
Ve ben,
Ve biliyorum ki ilk aþkým da,
Son aþkým da,
Hiçbir zaman giydiðin o sarý, gri hýrkayý;
Hiçbir þehre yakýþtýramayacak kadar;
Çok ýslandýk, üþüdük, aðladýk yapraktan eteklerinde.
Þemsiyeleri yaktýk, yasakladýk.
Güneþi aþýk ettin ve öylece býraktýn sanki.
Sanki sen çirkin çekiciliðinle güven verirken
Arkadan býçakladýn tüm mevsimleri.
Bir gün içinde 44 mevsim oldu ruhun.
Bir gün içinde 44 þiir yazdýracak kadar yordun…
Sen, her daim beðenilen, mavi gözlü, ergen ,
Yahut, her devrin izlerini kendine evlat edinmiþ;
Þen þakrak, gamsýz kraliçe edalý þehirlerden,
Çok daha olgundun,nazik fakat güçlü bir kadýndýn benim için.
Ýz býrakan bir yaraya her daim þefkatle pansuman yapan
“Önemli olan iç güzellik” diyen erkeklerin karýsý oldun
Biliyorum ki sana verilmiþ her çiçeði özenle kurutup saklýyordun.
Biliyorum ki saçýný arkadan özenle topluyordun.
Her kýþ öncesi kendine mor patikler örüyordun.
Ankara…
Sana ben hep sonbaharlarýnda,
Sana ben hep makyajsýz da güzel zamanlarýnda,
Aþýk oldum.
Akþamüstü birden çökünce ýþýklarý yaktýrmadým
Perdeleri tüm gün açtýrmadým.
Yaðmur damlalarýnýn bitmeyen senfonisinde
Bedenime yakýþan þekillerde, namaðlup seviþiyordum.
Sýcak bir çayý, öptüðüm dudaklarla bölüþüyordum.
Ne zaman ki bana gri gözlerinle baktýðýný hissetsem
Bir yangýn merdiveninden sarkýtýyordum ayaklarýmý
Hýrkamý çekiþtirerek ve hep biraz ürpererek
Damlara konan saksaðanlarý düþünüyordum.
Ben diyordum…Ben,
Seni en az onlar kadar terk etmekten korkuyordum.
Ankara…
Hiç takýp takýþtýrmayan,
Koluna takýnca yakýþmayan kadýn…
Ben seni ne kadar çok sevdim
Her sonbahar sana
Dünyanýn en güzel yerlerini görüp de geldim.
Ýskemlesinde nargile tüttüren bir gencin sýrtýna
Bir hýrka býrakýp, soðuk güz ortasýnda,
Silikliðiyle kalabalýða karýþan
Fark edilmeyen, ama hep terk edilen
Zeki , mutlu, suskun kadýn…
Hep “sonbahar”dý adýn
Ama hep “Ankara” olarak kaldýn.
Ben de sýzýlarýmdan yarattýðým týnýlarýmla,
Virgülden gülümsemeler oluþturduðum her an,
Seni hiçbir zaman layýk olduðun gibi güzel
Anlatamadýðým için,
Ýlk kez þu halsiz mýsralarýmdan utandým.
Ben seni ne kadar çok sevdim
Her sonbahar sana
Dünyanýn en güzel yerlerini görüp de geldim.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.