ilk bileti kendime
son bileti sana almadým bilerek
sinir etmek istedim giþede duran yaþlý adamý
hatýralarýn hasýrýnda kurulmuþken tesadüflerimiz
sensizliðimi belli etmemek için
aðlamadým kendi biletimi yere fýrlatýp
tek gitmelere alýþtým artýk sinemaya
ayrýca bir yalan bile uydurdum iki saniye önce
’bir sinema salonunda son iki koltuk hep boþtur’
acayip sensizliðin bileðinde asýlýydý takvim
ve birkaç mevsim önceydi o son merasim
bir fond/öten yanaðýnda algý hatasýydý
anlamazdým, küçüktüm; belki de aþýk
yüksek sesli hasretlerin jakoben hapislerinde
’ilkçaðdan beri marjinal bir acýnýn yasýydý’
hep ayný ayak
bilmem mi
mesela bazen þak þak
bazen de hadi be ordan kaltak
diyen usta sinemacýya güldüðümüz
o mýsýrlý saniyelerin olmazlarýnda
kuru teþekkürlerime banýp banýp
çekerken kuyruðunu ilham perisi her gün
centilmen bir yýkýlýþ tatmak için tam zamaný
fýsýltýyken, derbeder örselenmiþ gözler
kiralýk suçlarýnda yetim düþler alýntýlarmýþ
habersiz kalýþlarýn grimsi týrnak izleri
’bir sinema salonunda seviþmek günahtýr’
mesela sen de buradan yak
sayfalarý solmuþ dikenlerinde ölüm fermaný
aþkýma sövüp giden turnalarý hiç sevmedim
senin ardýndan gitmeleri gerekiyor mu bunlar?
noktalarýn yorgun medlerinde cezimler okurken
karanlýðýn dikenli güllerinin çaresiz kalýþlarýnda
üç noktalara doldurdu yosmalar kentini pul pul
adý bilinmeyenler listesinde en baþta bir isim
buna üzüldüðüne, dua etse olacak belki de
’ilkçaðýn aþklarý kadar fakir olsaydýk keþke!’